İstanbul’da, “French Touch” albümünden parçalar seslendirdiği konserinin ardından görüştüğüm Carla Bruni, benimle konuşurken gözlerini Boğaz’dan alamadı. Bruni, “İstanbul’a bayıldım ama Ankara’yı da çok merak ediyorum” diyerek başkentte de sanatseverlerle buluşabileceğinin sinyalini verdi
‘Repertuarımda sadece aşk şarkıları var’ diyen Bruni, şarkılarını piyano, çello ve akordeon eşliğinde söyledi. Buğulu sesi kadar edası, cilvesi, şıklığıyla salondakileri baştan çıkardı, ilgiyle dinlendi, izlendi. Konser vermek için geldiği Zorlu PSM’de şarkıları kadar edalı halleri konuşuldu. First lady’nin performansını ve kendisini merak eden iş dünyası ve cemiyet üyeleri konsere akın etmişti adeta. Leyla Alaton’dan, Serra Tokar, Aslıgül Atasagun Çebi, Ela Barlas, Banu Yentür, Banu Aksoy Tarakçıoğlu, Sennur Çiftçi, Tülin Şahin, Arzu Kaprol, İnci Aksoy’a tanıdığım herkes oradaydı. “Enjoy The Silence”, “Highway to Hell”, “Miss You” ve “Moon River” gibi tüm zamanların en çok sevilen şarkılarından bazılarını seslendiren Bruni, zaman içinde klasikleşen bu eserleri zarifçe yorumluyor ve ortaya tam anlamıyla bir “Fransız Dokunuşu” çıkıyor.
Tüm eserlerini bestelediği, sözlerini yazdığı, gitarı çaldığı ve seslendirdiği Quelqu’un m’a dit isimli ilk albümünü 2002’de yayınlayarak herkesi kendine hayran bırakmıştı. 2013’teki Little French Songs da dahil olmak üzere 4 albümü bulunan Bruni, dünya genelinde 3 milyondan fazla albüm satışına ulaştı.
Boğaz’a doyamadı
Konser sonrasında gelmiş geçmiş en güzel first lady’lerden biri olan Carla Bruni ile konakladığı Etiler’deki Le Meridien otelde bir araya geldik. Türkiye’ye ilk kez gelen Bruni, otelin muhteşem manzarasında Boğaz resimlerini çekip post etmekle meşguldü.
Carla Bruni, İstanbul’a bayıldığını konakladığı kral dairesinden gördüğü Boğaz manzarasına doyamadığını söyledi. Ancak arkasından hemen ekledi: Ankara’yı çok merak ediyorum, orayı da görmek istiyorum.
Ud tınılarına hayran
“Siz İstanbul’da kalmaya devam edin!” deyince, eşi Sarkozy’nin annesi vefat ettiği için konserin ertesi gününde Fransa’ya geri dönmek zorunda olduğunu söyledi. Le Meridien Otel’de yediği Türk mezelerine ve mercimek çorbasına bayılan Bruni’ye Türk müziğini sordum. Ud hakkında epeyce bilgili olduğunu gördüm. Ne de olsa ud, Türk müziğinin vazgeçilmez enstrümanlarından olduğu kadar, Kuzey Afrika’da da son derece yaygın, hatta baskın sazlardan biri… Eh, Fransa ile Kuzey Afrika etkileşimi de pek çok alan da olduğu gibi müzikte de kendisini gösteriyor.
‘İhtiyacın yoksa alma’ diyen kapitalist!
Bugünlerde business literatürde çok popüler olan bir kavram var, B Corp. İş dünyasının gücünü iyilik için kullanan şirketlerden oluşan bir platform. Dünyada, iyi olma misyonu ile hareket eden 130 farklı sektörden 2000’in üzerinde şirket, en karlı olmaktan ziyade, dünya için en iyisi olmak hedefiyle gönüllü olarak bu girişimde yer alıyor.
B Corp hareketi, piyasada başarı kriterlerini yeniden tanımlıyor ve küresel ekonomiyi herkes için değer yaratacak biçimde şekillendirmeyi amaçlayan şirketlerden oluşuyor. Yani aslında bu hareket, daha iyi bir kapitalizm mümkün diyor. Şirketlerin iyi olarak da para kazanmaya devam edebileceklerini ispatlıyor.
B Corp girişimini dinlemek için BLab Küresel Elçisi ve Social Innovation Exchange CEO’su Marcello Palazzi ve B Corp hareketine Türkiye’de liderlik eden S360 Kurucu Ortağı ve Genel Müdürü Kerem Okumuş ile bir araya geldik.
İyiliğin 200 kriteri var
B Corp’un iyilik tanımı, toplumda pozitif etki yaratmaya dayanıyor. Bu etki; iyi üründen, şeffaflığa, çevre duyarlılığından, iş dünyasında çeşitliliğe, yönetim kurullarında kadın sayısının artmasından, çalışan Marcello Palazzi aynı zamanda Türkiye’de sosyal inovasyon platformu ‘imece’nin Yönetim Kurulu Üyesi. Disiplinlerötesi inovasyon platformu Atölye ve Zorlu Holding’in kurucu ortaklığı, S360’ın stratejik partnerliği ile hayata geçirilen sosyal inovasyon platformu ‘imece’de, sosyal meselelere projeleri ile çözüm üretecek takımlar destekleniyor. Platform, her geçen gün daha da karmaşık ve çok boyutlu h kadar pozitif etki yaratan tüm alanları kapsıyor.
B Corp olabilmek için şirketler 200 farklı kriter üzerinden değerlendiriliyor. Marcello Palazzi, “Hızla değişen tüketici alışkanlıkları, dijitalleşme, şehirleşme, yoksulluk, şeffaflık gibi küresel trendlerle birlikte bir şirket için başarılı olmanın yolu sadece finansal getirilere sahip olmakla değil, herkes için değer önerisi oluşturmakla mümkün oluyor” diyor. İlanlarında ürettiği ceketlere ‘ihtiyacınız yoksa almayın’ gibi etiketler koyan, çevreci çıkışlarıyla ABD Devlet Başkanı Trump’ı hedef alan Patagonia markasını örnek veriyor. Marcello Palazzi aynı zamanda Türkiye’de sosyal inovasyon platformu ‘imece’nin Yönetim Kurulu Üyesi. Disiplinlerötesi inovasyon platformu Atölye ve Zorlu Holding’in kurucu ortaklığı, S360’ın stratejik partnerliği ile hayata geçirilen sosyal inovasyon platformu ‘imece’de, sosyal meselelere projeleri ile çözüm üretecek takımlar destekleniyor. 3 şirket tamam, 125’i sırada
Peki B Corp olmak için şirketlerin motivasyonu ne? Bunun yanıtını da yine değişen dünyada bulmak mümkün. Şirketler artık gelecekteki varlıklarını sürdürülebilmek, tüketicinin ve yeteneklerin tercih ettiği marka olmak, risklere karşı dayanıklı bir şekilde faaliyetlerini sürdürebilmek için dünyanın sorunlarına çözüm arayan bir sorumluluk geliştirmek zorundalar. İki yıldır B Corp hareketine Türkiye’de liderlik eden S360’ın Kurucu Ortağı ve Genel Müdürü Kerem Okumuş, şu anda Türkiye’de üç B Corp olduğunu söylüyor. 125 şirket ise değerlendirme aşamasında.
Kantine ‘sağlıkla’ girdi, en hızlı ikinci büyümeyi Türkiye’de yakaladı
Geçen haftaki ajandamızda ‘sütlü atıştırmalık’ trendi de vardı. Danone, son üç yılda adeta ‘sütlü atıştırmalık’ şirketine dönüşmüş. Yeniliği seven Türk tüketicisinin ilgisiyle büyüme ve inovasyonda dev grubun faaliyet gösterdiği diğer ülkeleri geride bırakmış. Bilgileri Danone Türkiye Sütlü Ürünler Genel Müdürü Emre Kaşıkçı’dan aldık. Türkiye’de bu yıl yüzde 11 büyüdüklerini söyleyen Emre Kaşıkçı, “Büyümede Şili’den sonra ikinciyiz. Son 3 yılda Türkiye’de 60 inovatif ürüne imza attık” dedi. Türkiye’de geliştirilen kamış ilaveli milkshake ambalaj inovasyonunun 10 ülkeye ihraç edildiğini anlatan Kaşıkçı, pazarda önümüzdeki dönemde iddialı bir büyüme beklediklerini açıkladı.
Sıfır antibiyotik prensibi
Danone’nin 130’u aşkın ülkede; sütlü ürünler, su, anne bebek beslenmesi ve medikal beslenme alanlarında 22 milyar euro cirolu bir gıda devi olduğunu belirten Kaşıkçı şöyle devam etti: “Danone felsefe olarak bireylerin yaptıkları gıda ve içecek seçimleriyle aslında nasıl bir dünyada yaşamak istedikleri ile ilgili oy verdiklerine inanıyor. Şirket olarak karbon salımını yüzde 50 azalttık ve 2030 hedefimiz yüzde 0 karbon salımı. Ülkemizde 500’ü aşkın çalışanımız, Trakya’da birebir iletişim halinde olduğumuz yaklaşık 9 bin çiftçimiz, 1.000’e yakın tedarikçimiz ve 80 bin noktaya hizmet götüren satış ağımızla büyük bir ekosisteme sahibiz. Sütlerimizi yüzde 0 antibiyotik prensibi ile her tankı kontrol ederek alıyoruz. Lüleburgaz fabrikamız, Avrupa’nın en etkin fabrikaları arasında gösteriliyor.”
AR-GE’ye her yıl 2.5 milyon TL ayırdıklarını anlatan Kaşıkçı yeni ürünlerini ise şöyle anlattı: “İnovasyonda öncülük ettiğimiz çocuklar için milkshake ve yoğurtlu içecekler, Activia markamız altında ara öğün ürünleri, yeni nesil tatlı sloganıyla pazara sunduğumuz Danissimo markalarımız var.”
Kaşıkçı, “Türkiye’de atıştırmalık pazarı 13 milyar TL büyüklüğünde. Sütlü atıştırmalıklar ise sadece 1,2 milyar TL. Yüksek çift haneli rakamları yakalayan bu sütlü atıştırmalıklar pazarında yüzde 24 ile lideriz. Pazarın önümüzdeki 3 yılda 2 milyar TL’yi aşmasını bekliyoruz” dedi.
2020 yılına kadar 150 milyon TL daha yatırım yapacaklarını ifade eden Kaşıkçı, şu bilgileri verdi: “Türkiye’de yaklaşık her 3 evden birine Danone ürünlerinin girdiğini söyleyebiliriz. Amacımız 2020 yılına kadar 15 milyon haneye ulaşmak. Ürün portföyümüz genelgeye uygun ve okul kantinlerinde de satılabiliyor.”