Tanzanya, bitmeyen maceraları, zengin doğal güzelliği, safarilerin popülaritesi ve hayvanları kendi habitatlarında yakından görmenin verdiği heyecan nedeniyle dünyanın her yerinden turist çekiyor. Burada görebileceğiniz flora ve fauna, büyük hayvanlardan küçük hayvanlara, böceklere, kuşlara, çiçekli bitkilere, ağaçlara ve çok daha fazlasıyla Tanzanya’nın zengin biyolojik çeşitliliği onu benzersiz kılıyor.
Tanzanya ülke iklimi farklılık gösteriyor, hava açısından ziyaret için en uygun zamanlar Haziran’dan Ekim’e kadar olan süreç. Safari için en çok tercih edilen tarihler ise büyük göçün yaşandığı Temmuz ve Ağustos ayları.
Tanzanya’da rehbersiz safari yapmak yasak olduğundan, Tanzanya’ya gitmeden önce internet üzerinden bir tur rehberiyle anlaşarak safariyi planlıyoruz. (safaribookings ve tripadvisor faydalandığımız siteler) Türk Hava Yollarıyla 7 saatlik direkt uçuş sonrasında Arusha şehrindeki Kilimanjaro Uluslararası Havalimanına ulaşıyoruz. Uçuş sırasında Klimanjaro dağının zirvelerini görme imkânınız da oluyor. Safari dışında en çok tercih edilen turistik aktivite ise 5895 metrelik Klimanjaro dağına tırmanmak.
Arusha, kuzeydoğu Tanzanya'da bir şehir ve Arusha Bölgesi'nin başkenti.
Şehir, Serengeti Ulusal Parkı, Ngorongoro Koruma Alanı, Manyara Gölü Ulusal Parkı, Olduvai Boğazı, Tarangire Ulusal Parkı, Kilimanjaro Dağı ve Arusha Ulusal Parkı'ndaki Meru Dağı'na yakındır ve bu nedenle Tanzanya'nın safari başkenti olarak kabul edilir.
Sabah saatlerinde Arusha’ya vardığımızdan ayağımızın tozuyla ilk önce Arusha’yı turluyoruz.
Şehir sanki zaman durmuş, 1920’lerdeymişsin hissiyatı uyandırıyor.
Ve bu hissiyatla Arusha’nın sembollerinden biri olan saat kulesine varıyoruz.
Arusha'nın saat kulesinin, Kahire ve Cape Town arasındaki orta noktada yer aldığı ve bu nedenle Afrika'daki eski İngiliz İmparatorluğu'nun iki ucu arasındaki orta noktayı temsil ettiği düşünülüyor.
Yürürken turist olduğumuzu anlayan satıcılar hemen etrafımızı sarıyor, Tanzanyaca sözlük satmak isteyen bile oldu aralarında J Rehberimiz sayesinde onları atlatıp kahvaltı için yerel bir yere geçiyoruz; kitunbua adını verdikleri şekerli prinç kızartması, samosa, etli pie ve omlet tercih ediyoruz. ( kitunbua’ya bayıldım )
Kahvaltı sonrasında milli park için yola çıkıyoruz. Arusha merkezden safari için Ngorongoro’ya 3-4 saatlik bir yolculuk yapıyoruz. Her yer film platosu gibi geliyor bana, enteresan görüntüler var. Yol üzerinde tahta el işi ürünler, ayakkabılar, tablolar, kahveler ve Tanzanya’ya ait Tanzanit mücheveri satan birçok yer bulunuyor. Evimiz için 250 USD’den açılış fiyatıyla başlayan ve pazarlık neticesinde 50 USD’ye düştükleri bir yağlı boya tablo alıyoruz. Tanzanya’da pazarlık çok önemli, 1'e 5 fiyat koyduklarını düşünerek pazarlığa başlayabilirsiniz, alışveriş için önemli bir bilgi bu.
Alışveriş sonrasında Ngorongoro Krateri ve Magadi Gölü manzarasına karşı bir mola veriyoruz. 2.5 milyon yıl öncesinde oluşan volkanik krater, 1979’da Unesco Dünya Mirası listesine alınmış, 18 km’lik çapıyla da dünyanın 6. büyük krateridir. Ngorongoro, halk dilinde, büyük delik, yağmur ve ineklerin çan sesi manasına geliyor. Krater, 260 km karelik alanıyla yaklaşık 30 bin hayvanı konuk ediyor. Magadi Gölü sodalı bir göl, yılın hiçbir döneminde kuraklık yaşamadığından habitatındaki hayvanlar göç etmiyor. Doğu Afrika’da yaşayan büyük memelilerin tümü, yüzlerce kuş çeşidi, zebra, gergedan, fil, aslan, antilop, suaygırı, zürafa, maymun, babun, yabandomuzu, sırtlan gibi vahşi yaşamın canlıları bu bölgede yaşıyor. Magadi Gölü’nde, sadece su yosunları ve karides türü kabuklular yaşıyor. Uzun bacaklı pembe flamingolar karidesleri yerken, kısa bacaklı pembe flamingolar su yosunlarıyla beslenir. (Flamingolar gölü adeta pembeye boyuyorlar)
4 saatlik bir seyahatin sonunda milli parka ulaşıyoruz ve park giriş işlemlerimizi rehberimiz ayarlıyor.
Sonrasında da büyük 5’liyi bulmak için arayışımız başlıyor. Ve ilk gördüğümüz hayvan babunlar oluyor. Sonrasında da zebra, ceylan, antilop, hipopotam, gri taçlı turna kuşu, devekuşu çita, yaban domuzu, flamingo, serval, geyik, sırtlan görüp tur rehberimizin hazırladığı kumanyalarla araçta öğlen yemeğimizi yiyoruz. Yemek sonrasında da büyük 5’linin ilki fili tüm ihtişamıyla görebiliyoruz.
Günü burada sonlandırıp artık otele dönme vakti diyoruz. Konaklama için otel, çadır, çiftlik gibi birçok seçenek bulunuyor. Biz ilk gece için bir kahve çiftliğini tercih ediyoruz. Ngorongoro Farm House milli parka çok yakın bir lokasyonda. Şu zamana kadar gördüğüm en büyük ve güzel odaya sahip otel olabilir. Ambiyansı, yemekleri ve çalışanların güler yüzlülüğüyle bizden tam not alıyor.
Kalan 4 için; otelde kahvaltımızı yaparak güne erkenden başlıyoruz. İlk durağımız insan ırkına ait en eski kalıntıların bulunduğu Ngorongoro Koruma Alanı’ndaki Oldivai Gorge müzesi oluyor.
Tanzanya’nın Serengeti düzlüklerindeki Olduvai Bölgesi, insanlığın nereden geldiği ve dünyaya nereden yayıldığıyla ilgili en elle tutulur bilimsel gerçeklerin keşfedildiği bir bölge.
Burada insan ırkına ait en eski parça bulunuyor. Tam 1.8 milyon yıllık ve 3.5 milyon yıl önce yaşamış üç insana ait, katılaşmış kül içindeki ayak izleri.
Ünlü paleoantropolog Mary Leaky, bu sit alanını 1959’da keşfederek binlerce hayvan kemiği ve taş aleti ortaya çıkarıyor. Bunları görmek gerçekten büyüleyici.
Kum bildiğiniz seyahat ediyor ve dolaştığı alanlar da işaretleniyor. Hareket eden kum tepeciği 8 metre yüksekliğinde, 30 metre genişliğinde ve önden arkaya 20 metre uzunluğunda.
Buradan ayrılıp Serengeti Milli Parkı’na geçiyoruz ve biraz da asıl görevimize dönüyoruz. Büyük 5’linin ikincisi bir aslan ailesi ve üçüncüsü bufalo, dördüncüsü de gergedan oluyor. Leoparlar çok iyi gizlendikleri için görüntülemek çok güç. Onları göremeden konaklayacağımız alana geçiyoruz.
Yemeği diğer çadırda kalanlarla birlikte ortak yemek alanında yiyoruz, gayet lezzetliydi. Eğlenmek için çadırdan ufak bir barları da bulunuyor ancak sabah leopar aramaya çıkacağımızdan geceyi erken kapatıyoruz. Gece fırtına ve sonrasında yağmur yağdı, bu da çadırda bazı şeylerin devrilmesine sebep oldu. Sonrasında da sabaha kadar birçok hayvan sesi duyduk. Sabah yetkililere sorduğumuzda bir süre sırtlanların dolaştığı çadırın hemen ilerisinde de aslanların olduğunu öğreniyoruz.
Kan, süt ve et ile besleniyorlar, aralarındaki anlaşmazlıkları büyük baş hayvan vererek çözüyorlar.
Ataerkillik egemen; önemli kararlar yaşlı erkekler tarafından alınıyor.
Masailerin dini tek tanrılıdır. Tanrılarına Engai adı veriliyor.
Masai din adamlarına laibon adı veriliyor.
Bunlar şamanistik tedavi, fal bakma ve kehanet dışında savaşlarda başarı ve bol yağış sağlama gibi görevlere sahip.
Masailer kulübeleri yaparken küçük dal parçaları, çalıları, sığır dışkılarını ve sığır idrarını güneşte kurutup harç elde ediyorlar.
Biz 2 kişi zor sığdık bu evlere, onlar bir aile olarak bu yapılarda nasıl yaşıyorlar diye düşünmeden edemiyor insan.
Bu özelliklerinin yanı sıra sürekli bağış istiyorlar ve yaptıkları ürünleri (takı, süs eşyası) almanızı bekliyorlar.
Tanzanya’nın tüm genelinde olduğu gibi burada da hiçbir şeyin sabit fiyatı yok. Her şeyin fiyatı pazarlık gücünüze bağlı.
Uzunca bir uğraştan sonra ve yönlendirmelerle leoparı avladığı avını saklarken bir ağacın tepesinde görüntülüyoruz. Ve tüm halka bu şekilde tamamlanmış oluyor. Rehberimiz de aynı heyecanı bizimle paylaşıyor.
Şimdi güzel bir yemeği hakkettik diyerek öğlen yemeği için parktan ayrılıyoruz. Öğlen yemeği sonrası da pırpır uçağımıza geçerek Zanzibar’ın yolunu tutuyoruz.
Dipnot:
Türkiye pasaportuna sahip olan herkes, 50 dolar karşılığında hiçbir zorlukla karşılaşmadan Tanzanya vizesini kapıdan alabiliyor.
Afrika ülkelerinin çoğuna gitmeden önce aşı yaptırmak gerekiyor Tanzanya bu ülkeler arasında değil.
Yanınızda bol miktarda sinek ilacı götürmeyi ihmal etmeyin.
Tanzanya parası Şilin.
Jeepler son derece konforlu, şarj etmek için priz, suları koymak için buzdolabı mevcut.
Safari çok güvenli şu ana kadar herhangi bir ölüm vakası yaşanmamış.