Bu hafta açıklanan rakamlar enflasyonun acil çözüm bekleyen en önemli ekonomik sorun olduğunu gösteriyor. Aslında haziranlar genelde enflasyonun artmayıp gerilediği aylardır. Son 10 yılın 6’sında haziran enflasyonu eksi çıkmış. Yani fiyatlar bir önceki aya göre düşmüş. Mesela 2017 Haziran’ında enflasyon yüzde 0.27 azalmıştı. Son 10 yılın ortalaması ise eksi yüzde 0.24’tü. Oysa bu yılın haziran ayında yüzde 2.61 ile en kötümser tahminin bile 1 puan üzerinde bir aylık artış gördük. Enflasyon daha inatçı ve yapışkan bir hal almaya başladı.
- Enflasyon sepetinde yüzde 23 ağırlığı olan gıda fiyatları aylık bazda yüzde 5.98 arttı. Daha alt kaleme inersek, işlenmemiş gıda fiyatları bir ayda yüzde 10.78 yükseldi. Daha da detayına inersek, taze meyve ve sebze fiyatları bir ayda yüzde 17.51 yükseldi. Sürpriz mi? Değil. Ay boyunca soğanı, patatesi, domatesi, limonu ve biberi konuştuktan sonra bu rakamlara şaşırmamak lazım. Yıllık yüzde 18.89’a ulaşan gıda enflasyonu özellikle düşük gelir gruplarını zorlayacak bir düzeydir.
- Ama sorun sadece gıda değil. TL’nin değer kaybının enflasyon üzerindeki etkisi devam ediyor. Mesela dayanıklı tüketim mal fiyatları bir ayda yüzde 3.20 artmış. Yıllık artış yüzde 25.27 olmuş. Çok yüksek bir oran bu; kur etkisinin bir göstergesi. Sadece kurda değil, ayrıca bazı ithal ara ve nihai malların dışarıdaki fiyatları da artıyor.
- Yüzde 17.5’lik payla fiyat sepetinde ağırlıklı kalemlerden olan ulaştırma fiyatları haziranda yüzde 2.66 artmış. Yıllık yüzde 24.26’lık bir ulaştırma enflasyonu ciddiye alınması gereken bir rakam.
- Fiyatları uluslararası piyasalarda belirlenen enerji ve altın; havadan ve sudan etkilenen gıda ile hükümetin belirlediği alkollü içkiler ve tütün gibi ürünleri kapsam dışında bırakıp TCMB’nin para politikasıyla etkileyebileceği kalemlere bakmak enflasyonun ana eğilimi hakkında daha iyi fikir verir. Bu tanıma uygun C endeksi aylık yüzde 1.81 yükselmiş. Ekonomistlerin çok önemsediği ve çekirdek enflasyon olarak adlandırdıkları bu endekse göre yıllık enflasyon yüzde 14.60’a fırlamış. Bunun diğer bir ifadesi enflasyondaki ana eğilimin bozulmakta olduğudur; Merkez Bankası’nın işinin daha da zorlaştığıdır.
----------
TCMB 24 Temmuz’da ne yapar?
Enflasyonun beklenenden çok daha hızlı artmasıyla piyasalar ay sonundaki Para Politikası Kurulu toplantısından yeni bir faiz artırımı beklemeye başladılar. Merkez Bankası’nın atacağı adımı öngörürken birkaç rakama bakmak gerekir. Bunlar hedef, tahmin, piyasa beklentisi ve enflasyon gerçekleşmeleridir. Hükümetin TCMB ile ortaklaşa belirlediği orta vadeli enflasyon hedefi yüzde 5. Merkez Bankası’nın en son açıkladığı 2018 sonu yıllık enflasyon tahmini yüzde 8.4. TCMB’nin geçen ay yaptığı ankete göre piyasanın enflasyon beklentisi 2018 sonu için yüzde 12.28. Şu andaki yıllık enflasyon ise yüzde 15.39 ve ana eğilim çok umut verici değil.
Bu tablo TCMB açısından sıkı para duruşunu korumayı ve hatta daha da sıkmayı zorunlu kılıyor. Ne kadar sıkı sorusunun cevabı ise beklentiler ile hedef enflasyon arasındaki makasta yatıyor. Merkez bankaları para politikasını belirlerken kısa vadeden çok orta vadeye bakarlar. Bu çerçevede TCMB bakış vadesini 12 ayın da ötesine taşıyor. Son ankete göre 24 ay sonrasına ilişkin piyasanın enflasyon beklentisi yüzde 9.18 dolayında. Yüzde 5’lik hedefin üzerine 2 puanlık bir belirsizlik ya da tolerans payı koysak bile Haziran itibariyle orta vadede beklenen enflasyon bu payın da ötesinde bulunuyor. Bu ay yapılacak ankette enflasyon beklentileri tüm vadelerde daha da kötüleşecek, yani daha da yükselecektir. Temmuzda yeni beklenti anketi açıklandığında beklentinin hedeften daha da uzaklaştığını göreceğiz. Normal şartlarda Merkez Bankası tüm bu bozulmalara bir faiz artışıyla karşılık verir. Buradaki belirsizlik ise yeni ekonomi yönetiminin yapısı ve ekonomi programı olacaktır. Acaba yeni bir aksiyon için TCMB bunların şekillenmesini bekler mi?
-------
YA PETROL FİYATLARI DAHA DA ARTARSA?
Enflasyonda bozuk olan görünümü daha da bozacak bir tehdit var, o da yüksek seyreden petrol fiyatları. Garanti Yatırım ekonomistlerinin yaptığı bir çalışmaya göre, petrol fiyatındaki her yüzde 10’luk artış aynı dönemde tüketici fiyatlarını 0.68 puan yükseltiyor. Geçen yılın ortalaması 55 dolar dolayındaydı. Şu anda ise Brent petrolün varil fiyatı 78 dolar dolayında. Oysa bizim orta vadeli program hesapları 60 dolarlı seviyelere göre yapılmıştı. Önde gelen yatırım bankaları fiyatların artmaya devam edeceğini öngörüyorlar. Mesela, Morgan Stanley bu yılın ikinci yarısında 85 doların görülmesini bekliyor. Daha önceki zirvesi 77.5 dolardı. Bank of America Merill Lynch ise gelecek bir yılda 90 doların aşılmasını bekliyor. Biz Morgan ve Bank of America’ya göre daha iyimser davranıp 2018 ortalamasını 70 dolar alırsak, yalnızca petrol fiyat artışından enflasyona 1.9 puanlık yük gelir. Buna bir de TL’nin değer kaybından kaynaklanacak yükü eklersek petrol fiyatının nasıl bir tehdit olduğunu görürüz. Oysa birkaç yıl önce fiyatlar 30-40 dolarlardaydı. Şimdi geriye dönüp bakınca görüyoruz ki fiyatların o düzeylerde seyretmesi bizim için ne büyük fırsatmış.
Belirsizlik fazla
Son artışın ardında görünürde birkaç neden var:
1) Trump müttefiklerinden İran’dan petrol alımlarına kasıma kadar son vermelerini istedi. Bu, İran’dan dünya piyasalarına akan arzın günde 700.000 ile 1 milyon varil arasında azalmasına yol açabilir.
2) Kanada’da üretim kesintisi günlük 300-350.000 varillik arz açığı yarattı. Temmuz boyunca bu durum sürebilir.
3) İç sorunlar nedeniyle Libya ve Angola’da üretim düşüyor.
4) Venezuela’da ABD yaptırımları ve ekonomik sorunlar nedeniyle üretim azalıyor.
Bu faktörler dünya petrol arzını aşağı çektiği için fiyatları artıracak nitelikteler. Buna karşılık, arzı artıracak birkaç gelişme var.
1) Trump Suudi Arabistan’dan üretimi 2 milyon varil artırmasını istedi. Suudi Arabistan’ın ABD’nin talebine hayır deme durumu yok.
2) OPEC ve Rusya üretim kotasının günde 1 milyon varil artırılması konusunda anlaştılar.
3) Mayısta 32 milyon varil olan OPEC üretimi haziranda 32.3 milyon oldu. Yani zaten bir artış vardı.
4) BAE de gerekirse günlük üretimini birkaç yüz bin varil artırabileceğini söyledi.
5) Yükselen fiyatlar kaya petrolü yatırım ve üretimini cazip hale getiriyor. ABD’nin kaya petrolü üretimi daha da artabilir. Hatta bu hızla giderse, ABD 2023 yılında dünyanın en büyük petrol üreticisi bile olabilir.
Eğer bu artılar ve eksiler dengeli kalırsa fiyat artışları da sınırlı kalır; kötümser tahminler gerçekleşmez. Ama bizim gibi ithalatının neredeyse beşte biri enerji olan ekonomilerin hesabını en kötü olasılıklara göre yapmasında fayda var, çünkü Trump Amerika’sının yarattığı güçlü bir belirsizlik ortamı bulunuyor.