Servet Yıldırım

Servet Yıldırım

servet.yildirim@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bazı ekonomistler “Cari açıktır” der ama bence Türkiye ekonomisinin şu andaki en önemli sorunu enflasyondur. Dün açıklanan rakamlar da bunu bir defa daha ortaya koydu.

Aşağıdaki tabloda 2016 Aralık ayı itibarıyla ekonomideki değişik tarafların 2017 sonu enflasyon beklentisi yer alıyor. Yıla başlarken Merkez Bankası’nın 2017 enflasyon hedefi yüzde 5’ti. 2016 sonunda Orta Vadeli Program açıklandığında hükümet biraz daha ihtiyatlı davranıp 2017 enflasyon hedefini yüzde 6.5 olarak açıklamıştı. Tüm bunlar olurken Merkez Bankası beklenti anketine katılan piyasa profesyonellerinin 2017 sonuna ilişkin enflasyon beklentisi yüzde 8.04’tü. İşler öngörüldüğü gibi gitmeyince hükümet, ekim ayında hedefi daha doğrusu tahminini 3 puan artırarak yüzde 9.5 olarak revize etti. Dün açıklanan gerçekleşme ise yüzde 11.92 oldu. Özetle, 2017 yılında fiyat istikrarını sağlama konusunda başarısız olduk. Hem de öyle böyle değil, hedeflerden çok ciddi boyutta saptık. Bu sapma bundan sonra enflasyon konusunda işimizin ne kadar zor olduğunu gösteriyor.

Haberin Devamı

Enflasyonda düşüş beklenenden zor olabilir

Yıllık enflasyon gerilerken çekirdek enflasyon yükseldi

2016 yılının aralık ayında aylık enflasyon yüzde 1.64 gibi oldukça yüksek düzeyde gerçekleşmişti. Oysa son 5 yılın aralık aylarındaki tüketici fiyat artışlarının ortalaması yüzde 0.70’ti.

Dün açıklanan rakam son beş yılın ortalamasıyla neredeyse birebir aynıydı. Yani 2016’daki gibi anormal değildi.

Ancak piyasanın beklentisi 2015 Aralık ayındaki yüzde 0.27 ya da 2014’teki -0.44 kadar düşük olmasa da yüzde 0.5’lik bir artıştı. Olmadı, gerçekleşme tahminlerin üzerinde kaldı. Rakamların sevindirici yanı baz etkisinin de desteğiyle yıllık enflasyonun kasımdaki yüzde 12.98’den 11.92’ye gerilemesi oldu. Endişe verici yanı ise çekirdek enflasyonun yüzde 12’den 12.30’a yükselmesi oldu. Benim gibi ekonomiyi takip edenler çekirdek enflasyona bakmayı çok severler.

‘Çekirdek’e dikkat

Çünkü fiyatlarda görülen tüm geçici etkilerin arındırılıp bakıldığı bir özel kapsamlı endeks olduğu için enflasyonun gerçek eğilimi konusunda daha sağlıklı fikir verirler. Tahmin yaparken işinize çok yarar. Bu nedenle merkez bankaları tarafından da para politikası oluştururken yakından izlenirler.

Haberin Devamı

Çekirdek enflasyon 2017 ortasından bu yana yıllık bazda sürekli arttığı gibi 2016 ortasından bu yana da ilk defa manşet enflasyonun üzerine çıktı. Bu yükseliş de enflasyon konusunda işimizin ne kadar zor olduğunu gösteriyor.

Peki ne yapmalı?

Öncelikle TL’nin istikrarını sağlamalıyız. Biz faiz tartışmaları yaparken döviz kurundaki yükselişin fiyatlara geçişkenliğinin çok yüksek olduğunu ve ekonomiye etkisinin ne kadar yıpratıcı olabileceğini artık anlamış bulunuyoruz. Özellikle yüksek ara malları ithalatı nedeniyle üretici fiyatlarını yüzde 5’lerden alıp 15’in üzerine çıkardığını gördük. Artık bir zamanlar endişelendiğimiz “Aşırı değerli bir TL” diye bir sorunumuz da kalmadığına göre enflasyonda algıyı düzelteceksek ilk olarak mevcut düzeylerde Türk Lirası’nda istikrar sağlanmalıdır.

Diğer bir adım ise 2017’de fiyatların yüzde 13.79 gibi manşet enflasyonun yaklaşık 2 puan üzerinde arttığı gıdada atılmalıdır. Gıda komitesinden çok kısa vadede sonuç beklemek haksızlık olur ama unutmayın bu gıda komitesi 2014 yılında kuruldu, 2017’de değil. Dolayısıyla, gıda fiyatlarında sık sık ortaya çıkan anormal yükselişleri törpüleyecek aksiyonları artık görmeye başlamalıyız. Petrolün varil fiyatının 67 dolar dolayında seyrettiği bir dönemde ulaştırmada ne kadar esnekliğimiz olduğu tartışılabilir. Ancak ulaştırma fiyatlarının bir yılda yüzde 18’in üzerinde artmış olması bu alanda da bir şeyler yapılmasının zorunlu olduğunu gösteriyor.

Haberin Devamı

Enflasyonla mücadele sadece para politikasıyla olmaz. Maliye ve ücretler politikası da bu mücadeleye destek vermelidir. Hakkını teslim etmek lazım; 2016 yılına kadar maliye politikasından enflasyona pek fazla yük gelmedi. Hatta para politikasının yetersiz kaldığı birçok yılda çok güçlü destek geldiği bile söylenebilir. 2017 ise maliye politikasının referandumun da etkisiyle gevşediği yıl oldu. Eğer enflasyonda kalıcı bir başarı aranıyorsa fiyat istikrarına destek verecek sağlam bir duruşa tekrar ihtiyaç var.

Yıllık enflasyonda düşüş sürer ama...

Çok büyük ihtimalle bu ayın enflasyonu geçen yılın ocak ayındaki yüzde 2.46’nın altında çıkacak. Son beş yılın ocak aylarının ortalaması yüzde 1.8’di. Muhtemelen bunun da oldukça altında bir aylık rakam göreceğiz. Bu da köprü, otoyol geçiş ücretleri ve enerji fiyatlarında yapılan artışların olumsuz etkisine rağmen yıllık enflasyonu daha da aşağı çekecektir. Eğer ters bir şok olmazsa aynı baz etkisini şubat, mart ve nisan aylarında da görebiliriz.

Böylece yıllık enflasyon mayıs başı itibarıyla tek haneye inmiş olabilir. Ancak sonrasında olumlu baz etkisi yılın son birkaç ayına kadar görülmeyecek.

Ve mayıs başında geldiğimiz seviye ise şimdikinin 2-3 puan altında olsa bile yüzde 5’lik orta vadeli hedefin çok üzerinde olacak. Ayrıca gelişmekte olan piyasa ekonomileri arasında en yüksek enflasyona sahip ülke olmaktan da bizi kurtaramayacak.

Türkiye’nin önünde olumlu baz etkisinin yarattığı bozulan enflasyon beklentilerini iyileştirmek için bir fırsat penceresi var. Gelecek 4 ve belki de 5 ay boyunca geçen yılki sıradışı aylık artışların yerini daha makul ve tarihsel ortalamalara yakın rakamlara bırakması bekleniyor. Bunun yaratacağı aritmetik etkiyi beklentileri düzeltmek ve ekonominin aktörlerinde “Enflasyon düşüyor” algısı yaratabilmek için uygun adımlar atılmalı.