Serpil Çevikcan

Serpil Çevikcan

scevikcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Cumhurbaşkanı Erdoğan yarın Soçi’de Rusya Devlet Başkanı Putin ve İran Cumhurbaşkanı Ruhani ile bir araya gelecek. Askeri yetkililerin de katılacağı zirvenin ana gündemi ise Suriye... Suriye’de artık final aşamasına gelinen iç savaşın nasıl biteceği, mevcut sorun alanları konusunda her üç ülkenin de çantası kabarık...

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dokuz günlük aradan sonra yarın yine Soçi’de olacak.

Masada bu kez Rusya Devlet Başkanı Putin ile birlikte İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani de var. Gündem, ağırlıklı olarak Suriye. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, dün Soçi’deki zirvede, Rusya’nın önce PYD’yi de davet ettiği, Türkiye’nin itirazı üzerine beklemeye aldığı Suriye Ulusal Diyalog Kongresi’nin organizasyonuyla ilgili konuların da karara bağlanacağını söyledi.

Haberin Devamı

Askeri yetkililerin de katılacağı zirvenin Suriye odaklı tek ve en önemli başlığı bu değil elbette.

Suriye’de artık final aşamasına gelinen iç savaşın nasıl biteceği, mevcut sorun alanları konusunda her üç ülkenin de çantası kabarık.

‘Soçi zirvesi’nde çantalar kabarık

Suriye satrancı

Suriye konusunda sahada ve masadaki son durumu üst düzey yetkililerle konuşma imkanı buldum. Aldığım bilgiler, sorunun nasıl çok katmanlı olduğunu gösterir nitelikte.

Suriye satrancındaki tüm oyuncuların, hamlelerini, bin kez düşünüp, piyonları dahi kaybetmeden yapmaya çalışmalarının sebebi de telafisiz aşamalara gelinmiş olması.

Faktörlerden biri, İran’ın bölgedeki stratejisi.

Suriye rejimine ilk günden bu yana tam destek veren İran’ın uzun vadeli planı belli; Irak üzerinden gelip, Suriye üzerinden Akdeniz’e açılan bir Şii kuşağı oluşturarak, bölgeyi yönetmek.

Tespitlere göre Suriye’de rejimin hakim olduğu bölgelerde 60 bin Şii milis var. Suriye’deki ateşkes belli ölçüde devam ediyor.

Ancak hakim görüş, Suriye’de nelerin yaşanacağının büyük ölçüde İran’ın hamlelerine bağlı olduğu yönünde.

PYD faktörü

Türkiye’yi, en çok ilgilendiren sorun, doğrudan tehdit saydığı PKK’nın Suriye kolu PYD-YPG.

Kısa süre öncesine kadar YPG’nin ağırlıklı bölümünü oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri Sözcülüğü’nü yapan ve Özgür Suriye Ordusu’na teslim olarak Türkiye’ye getirilen Talal Silo’dan alınan bilgiler, Suriye’de 50 bin civarında YPG’li olduğu yönünde.

Haberin Devamı

Ankara’nın tespitlerine göre ise milisler de eklendiğinde YPG’nin silahlı militanlarının sayısının, Afrin hariç, 80-85 bine kadar çıkabildiği şeklinde. Irak’taki PKK’lı sayısı ise 4-5 bin civarında. Tespitler, bu toplamın yüzde 70’ine yakınının Kürt, kalan yüzde 20-30’unun Araplardan oluştuğunu gösteriyor.

Türkiye, YPG tehdidine kayıtsız kalmayacağını her fırsatta vurguluyor.

Ancak sadece ABD değil, farklı ülkelerde de PYD-YPG’yi bölgede denge unsuru olarak kullanmak eğiliminde. Körfez ülkelerinin, Şii kuşağı riskine karşılık, YPG’nin, mevcut hakim olduğu kuzey Suriye’den daha güneye doğru sarkmasını istediği belirtiliyor.

YPG ise Türkiye’nin olası bir operasyonundan endişeli.

Gelen bilgiler, Rojava olarak anılan bölge başta olmak üzere örgütün kuzey Suriye’nin doğu kısmına stratejik yığınak yaptığı yönünde. ABD’nin bu bölgede 13 ayrı üssü var.

Haberin Devamı

Ayrıca PYD-YPG, askeri gücünü artırmak için, bölge halkına yönelik bir askere alma düzenlemesi de çıkartmış durumda.

ABD-PYD-DEAŞ

YPG, son olarak, DEAŞ’la anlaşarak Rakka’ya yerleşti.

Dünyanın gözünün önünde, DEAŞ’lılar, silahlarıyla birlikte, güvenli biçimde kentten çıkarıldı.

Yetkililer, bu anlaşmanın Suriye’nin hemen her bölgesinde uygulandığına işaret ediyor.

ABD’nin onayını alan YPG’nin, DEAŞ’lıları, hava operasyonu yapılmaması garantisi vererek tahliye ettiği, birçok yerde bu şekilde hakimiyet kurduğu belirtiliyor.

YPG’nin ağırlıklı bölümünü oluşturduğu SDG adına yapılan bu anlaşmaların temel amaçlarından biri YPG’nin operasyonlarda kayıp vermesini engellemek.

YPG, böylece SDG adı altında hem bölgede hakimiyet kuruyor, hem de kayıp vermiyor.

Eski SDG sözcüsü Tilo’nun verdiği bilgiler, 2 ila 3 bin DEAŞ’lının bu yöntemle tahliye edildiği, bir kısmının Deyrezor’a, bir kısmının Ebu Kemal’e gittiği yönünde. Ankara, DEAŞ’lıların uğradığı yenilgilere rağmen Türkiye’ye yönelik sürekli planlamalar yaptığının farkında. Ancak sınırda son 1 yıldır alınan çok yoğun önlemler ve DEAŞ’ın yapısının çözülmüş olması nedeniyle, kaçan militanların Türkiye’ye girebilmesinin zayıf bir ihtimal olduğu değerlendiriliyor.

Silahlar depoya

YPG’nin anlaşma yöntemiyle bir kazanımı da ABD’den aldığı yüksek teknolojik silahları kullanmadan bölgede hakimiyet kurması. DEAŞ’a karşı bir silah kullanılıyorsa, diğerleri depoya kaldırılıyor. Hedef belli; Türkiye.

YPG’nin elindeki patlayıcı ve silahların bazılarının bölge ülkelerinde bile bulunmadığı ifade ediliyor.

ABD, İran ve Rusya

ABD’nin YPG politikası malum. Türkiye’nin tüm uyarılarına rağmen tam destek vermeyi ve silahlandırmayı sürdürüyor.

Daha önce PYD-YPG konusunda çekimser bir tutumu olan İran ise YPG’nin Şii kuşağına karşı kullanılmak istenildiğini, YPG’nin örtülü hedefinin kendisini engellemek olduğunu fark etmiş durumda.

İran, sahada artık YPG ile mücadele ediyor. Türkiye ile Barzani’nin referandumu sonrası ilişkilerini geliştiren İran’la terörle mücadele konusunda ortak görüş var ancak şu aşamada ortak operasyonlar için harekete geçilmiş değil.

Rusya ise YPG’yi bir unsur olarak görüyor ve PYD-YPG’ye soğuk bakan rejimle irtibatlandırmaya çalışıyor.

Rusya’nın hedefinin, hem sahadaki hiçbir aktörü bir başkasına bırakmamak, hem İran’ı dengelemek hem de rejimi baskılamak olduğu düşünülüyor.

Temel sorulardan biri ABD’nin DEAŞ’tan sonra ne yapacağı.

ABD’de siyasetçiler, “DEAŞ bitince Suriye’den ayrılırız”, bürokratlar, “Bölgede kalmak gerekiyor” görüşünü savunuyor.

Bu iki temel stratejinin hangisinin geçerli olduğunu zaman gösterecek. Ankara’nın görüşü, ABD’nin DEAŞ sonrasında da bölgede kalacağı yönünde.

Bu yolla hem İran’ı kontrol altında tutup, bölgeyi dengelemeyi, hem Türkiye hem Irak hem de rejime karşı bir denge politikasını yerinden yönetmeyi seçeceği görüşü hakim.

ABD’nin Suriye’de bir Kürt devleti kurulmasını bu aşamada planlamadığı ama YPG bölgesinin muhafazasını önemsediği görülüyor.

12 kontrol noktası

Türkiye, Rusya ile yaptığı mutabakat doğrultusunda İdlib’te. Şu ana kadar 2 kontrol noktasının kurulduğu İdlib’te, 3’ü Afrin’e yönelen toplam 12 kontrol noktası oluşturulacak. Dün kontrol noktalarından birine havan toplarıyla saldıran YPG’ye ateşle karşılık verildi. Bölgede sadece YPG yok.

İdlib’te 12 büyük, 10 ila 15 münferit silahlı grubun, toplam 30-35 bin silahlı militanı var.

En büyük gruplar HTŞ, Ahrar-u Şam ve Felak-u Şam.

Türkiye, bölgedeki güvenliği, alan temizliğini sabırla sürdürerek, çatışmaya girmeden sağlamak niyetinde. Bu nedenle kontrol noktalarının oluşturulması da ağır ilerliyor. Hava unsurlarının kullanılmasıyla çalışmaları hızlandırmak mümkün olsa da “karadan Türkiye, havadan Rusya” mutabakatı nedeniyle bu unsurlar kullanılamıyor. YPG’nin kontrolündeki Afrin, Türkiye için stratejik önemde. Afrin’de YPG ile birlikte Rusya’nın, diğer bir stratejik hedef Münbiç’te ise YPG ile birlikte ABD varlığı söz konusu.

Türkiye’nin kontrol altında tuttuğu her iki bölgede durum şimdilik stabil. Soçi’de tüm bu tespitler de masada olacak.

Türkiye, kendi geleceğini de yakından ilgilendiren Suriye konusunda inisiyatif kullanmakta kararlı.