Serpil Çevikcan

Serpil Çevikcan

scevikcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

ABD’nin ve diğer Batı Türkiye’nin hava savunma ihtiyacını karşılamaması nedeniyle Rusya ile S-400 anlaşması yapıldığını belirten Işık, bunun da sıkıntımızı gidermeyeceğini belirterek, “Türkiye için çözüm kendi hava savunma sistemini geliştirmesidir” dedi

‘S-400’ler derde  deva olmayacak’


Başbakan Yardımcısı Fikri Işık’la S-400 sistemlerinin alımı, Türkiye-ABD ilişkilerinin seyri, koordinasyon sorumluluğunu üstlendiği Doğu ve Güneydoğu’ya dönük projeler ve terörle mücadele konularında sohbet ettik.
Işık’ın değerlendirmeleri özetle şöyle:
S-400’LER: Bunun temelinde ABD’nin ve Batı’nın yani NATO üyesi ülkelerin, Türkiye’nin hava savunma ihtiyacını rasyonel şekilde karşılamaması var. Şu anda Türkiye’de NATO’nun iki tane hava savunma sistemi var. SAMP-T var İtalyanların; bir de İspanyolların Patriot’u var ama bunlar emanet, süreleri 6 aylık periyotlarda uzatılıyor. Türkiye’nin hava savunma sistemi ihtiyacı için rekabetçi bir fiyat ve teknoloji paylaşımını vermeyince Türkiye bu ihtiyacını karşılamak için Rusya’ya yöneldi. Bundan dolayı Türkiye’nin eleştirilmesi kesinlikle haksızdır. Ama ‘S-400 bizim bütün dertlerimize deva olacak, bütün sıkıntılarımızı giderecek’ diye düşünürsek o da yanıltıcı olur. Türkiye için çözüm kendi hava savunma sistemini geliştirmesidir. Bununla ilgili yeni bir model ortaya koyduk ve geliştirmeye başladık. Türkiye’nin, 5-7 yıl içinde kendi hava savunma sistemini geliştirmesini hedefe koyduk.
ABD İLE İLİŞKİLER KÖTÜYE GİTMEMELİ: ABD bizim yapmamız gereken ilişkilerin daha da kötüye gitmesinin önüne geçmek. Karşılıklı gayret gerekiyor. Bugün ABD ile köprüleri atmak, bizim için en kolay iş ama köprüleri atan tarafın Türkiye olmaması önemli. Savunma Bakanlığım döneminde her iki savunma bakanı ile de PYD konusunu, bölgesel konulara yaklaşımlarını çok net konuştum. Hiçbir sorunu konuşmadan çözemezsiniz. Türkiye’nin önceliği ilişkilerin daha kötüye gitmesini engellemek. Sonuçta bir orta yol bulmak gerekiyor. ABD ile ilişkilerimizin kötüye gitmesini önlemek, ABD’den korkmak anlamına gelmiyor. Biz, hiçbir ülkenin uydusu olamayız. Bu pozisyona Türkiye’yi düşürmeyiz. Türkiye’nin bu bölgede varlığını devam ettirebilmesinin tek yolu denge politikası izlemesidir. NATO’nun bizim için en önemli özelliği caydırıcılığıdır. Bu denge politikası kapsamında NATO içinde kalmamız ve NATO’ya karşı haklarımızı savunmamızdır.

‘PKK artık adım atamıyor’

Terörle mücadelenin güvenlik boyutunda işler çok iyi gidiyor. Terör örgütünün başka hiçbir dilden anlamadığı net olarak ortaya çıktı. Bunu bölge halkı da söylüyor. Çözüm sürecini sabote eden tarafın terör örgütü olması orada halkın hem terör örgütüne yönelik ciddi tepkisini çekmiş hem de HDP ile arasına mesafe koymuş. İkincisi FETÖ mensubu güvenlik ve savunma içerisine sızmış hainler de çekilince tüm birimler arasında çok güçlü bir koordinasyon oluştu. Devletin bir bütün olarak terörle mücadelenin güvenlik boyutunda tam saha mücadelesini getirdi. Gerek istihbarat açısından, gerek İHA’lar, değişik enstrümanlarla terör örgütü bölgede adım atamaz noktaya geldi. Önceden 30-40 kişilik gruplarla karakol basıp, askerimizi şehit eden terör örgütü, şimdi 3 kişi bile bir arada gezemez hale geldi. Terörle mücadelenin güvenlik boyutunun dışında ekonomik, sosyal, manevi, kültürel, eğitim, spor boyutu da var. Şu anda bu mücadele yürütülüyor. Benim sorumluluğum bu mücadelenin koordinasyonu. Orada devletin çok büyük yatırımları var; ciddi kaynak harcanıyor.
BİRİNCİ SORUMLU HDP: Bölgede HDP’ye çok ciddi bir mesafe var. “7 Haziran’da verilen krediyi heba ettiniz” diye bakıyorlar. “Terör örgütünün tekrar terör eylemlerine başlamasının önüne geçmediniz. Biz sizi bu sorunu çözün diye seçtik ama siz çözümün tarafı olmadınız; aksine sorunun tarafı oldunuz” diyorlar HDP’ye. Gördüğüm kadarıyla şu anda HDP milletvekillerinin tutuklu olmasında birinci derece sorumluluğu HDP’de görüyorlar. HDP’ye oy veren kitle kesinlikle “Türkiye’den ayrılmak istiyoruz” diye oy vermiyor. HDP sorunların çözümünden uzaklaşıp terör örgütünün adeta sözcüsü konumuna doğru geldikçe sadece Türkiye’nin batısını değil, doğusunu da kızdırıyor. Bölgede devletin terör örgütü ile mücadelesi bölge halkının büyük bir kesimi tarafından çok olumlu karşılanıyor.
ÇÖZÜMÜN ADI BİLE OLMAZ: Bölgeyle ilgili koordinatör olarak atanmamın sebebi sadece güvenlik boyutunu sürdürüp, diğer boyutları ihmal etmemek. Terörle mücadele bir bütün, güvenlik boyutu bunun bir bölümü. Bundan sonra Türkiye Cumhuriyeti benim gördüğümü söyleyeyim hiçbir şekilde bir isim vererek yeni bir süreç başlatmaz. Terörle mücadelenin güvenlik boyutuna zarar verecek, orada mücadele eden güvenlik mensuplarımızın moralini bozacak, motivasyonunu düşürecek, oradaki halkın; “Yarın yine ayrı şekilde başımıza bir iş gelir mi?” endişesine düşeceği bir süreç kesinlikle başlatılmaz. Bu, bölgedeki sorunların tespit edilip, sorunların Türkiye’nin kendi demokratik sistemi içerisinde çözülmesine ilişkin çalışmaların bir kenara bırakılması anlamına da gelmez. Şu anda onu yapmaya çalışıyoruz. Bir taraftan halkın huzurunu, güvenliğini sağlayacağız, orada en küçük bir taviz olmayacak. Diğer yandan da halkın sorunlarını adım adım çözeceğiz. Böyle yeni bir çözüm süreci falan asla böyle bir şey düşünmüyoruz.
CAZİBE MERKEZLERİ ÇIKIYOR: Cazibe merkezleri programını Ekonomi Bakanlığı’na devrettik. Önümüzdeki bir iki gün içinde yönetmelik, Bakanlar Kurulu kararı çıkacak; 23 ilde fiilen yatırım süreci başlayacak. Bölgenin ortak değerlerini, ortak tarihi şahsiyetleri, olayları daha fazla ön plana çıkaran, kardeşlik duygularını, birlik ve beraberlik duygularını daha fazla ön plana çıkaran ve bölgenin her alanda kalkınmasını amaçlayan bir çalışma yürütüyoruz. Bölgedeki kamu yatırımları ve kamu hizmetlerinin etki analizini, kayyum işini de kapsayan ama bölgedeki kamu yatırımları ve kamu hizmetleri vatandaşta nasıl bir memnuniyet oluşturuyor veya neden oluşturmuyor; bunlara bakacağız. İllere gidiyoruz. Hem saha araştırmalarını yapacağız hem de o bölgedeki kamu görevlilerinin moralleri, motivasyonları nasıl, onlara bakıyoruz.
EN ÖNEMLİSİ DUYGUSAL KOPUŞ YOK: Bu kadar travma geçiren bir ülkede duygusal kopuşun olmaması çok ama çok önemli. 40 yıla yaklaştı terörle mücadele ve zaman zaman devletin de yaptığı hatalar var ama terör örgütünün çok acımasız bir baskısı var bölgeye. Buna rağmen duygusal bağlar çok güçlü. Bizim üzerimize düşen bu duygusal bağları daha da güçlendirmek. Bunu daha iyi nasıl yapabiliriz, özellikle gençler ve kadınlarla ilgili öğrencilerle ilgili daha iyi ne yapabiliriz; bunları çalışıyoruz.