Türkiye, Rusya ve İran liderlerinin Soçi’de yaptığı görüşmede askıda kalan en önemli konu PKK/PYD.
Ankara, Rusya’nın çağrısıyla toplanacak Suriye Ulusal Kongresi’ne PYD’nin davet edilmemesinde ısrarlı.
Rusya’nın bu ısrar karşısında henüz net bir tutum sergilediğini söyleyemeyiz.
Tabloya gerçekçi bakmak gerekirse, PKK/PYD konusunda, Türkiye açısından kritik bir karar verme aşamasında olan Rusya, kongreye, bir ara formül bularak PYD’yi doğrudan çağırmasa bile bu durum PKK kartını elinden bırakacağı anlamına gelmiyor.
Neden mi?
Sıralayalım:
1) Soğuk Savaş döneminde Rus istihbaratı KGB’de albay rütbesiyle hizmet veren Putin’in o dönem Suriye merkezli geliştirilen PKK ile iyi ilişkileri tamamen göz ardı etmesi beklenemez. PKK’yı, özellikle örgütün Suriye’deki varlığını en iyi bilen, hatta onu eğiten KGB ve Muhaberat’tır. Putin’in, iki eski dostu PKK ve Esad’ı, her ne kadar bu günlerde farklı ajandaya sahip olsalar da aynı çizgide buluşturma kapasitesini koruduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
2) Bugüne gelecek olursak; ABD ve Rusya’nın Suriye üzerinde rekabete girişecekleri kesin. Bu mücadelede ABD tarafının Suriye topraklarında kalabilmesi, yeniden inşa sürecinde yerel bir aktörle ittifak ilişkisi geliştirmesine bağlı. Bunun PKK/PYD olduğu da açık. Bugün PKK/PYD, SDG adı altında Suriye topraklarının yüzde 25’ini, doğal kaynakların neredeyse yarısını kontrol ediyor. Bu bölgelerin Esad’ın kontrolüne geçmesi için sıcak çatışmaya girmek doğru bir davranış olmaz. Böyle bir ortamda Rusya için en doğru davranış, PKK/PYD’yi karşısına almak yerine, ABD’nin elinden almaktır. Bu nedenle, PKK/PYD’yi himaye eden, ABD’den daha fazla “rüşvet” teklif eden konumda bulunması hiç de şaşırtıcı olmaz. Bu rüşvet de yeni Suriye’de daha fazla etkinlik ve “federatif” sistem olabilir.
3) Yine Rusya, PKK sayesinde, Türkiye, İran, Irak ve Suriye’ye karşı gerektiğinde kullanabileceği işlevsel bir aygıtı da elinde tutuyor. Rusya, bu tecrübeyi Sovyetler’in dağıldığı süreçte PKK ile edindi.
4) Ayrıca Rusya’nın Lazkiye Limanı ve hava üsleriyle Suriye’de kalıcı olduğu ortada. Bu kalıcılık her şeyden önce Suriye iç dengeleri üzerine bir stratejiye dayanmak zorunda.
5) Bugün motivasyonunu yitirmiş olsa da Suriye iç dengesini Rusya çıkarları aleyhine bozma kapasitesine sahip olan unsur Sünni Araplar. Onları dengelemenin yolu ise Esad ile hareket edebilecek, Sünni Arapları tehdit gören PKK yönetimindeki Kürtler. PKK/PYD politik bir aktör olarak Suriye anayasasında yer alır, sisteme entegre edilirse, Esad ile Kürt işbirliği sayesinde Rusya istediği düzeni kurabilir.
6) Yine Rusya’nın politik ve yönetim kültürü PKK/PYD’nin belirli bir bölgede “otonom” nitelikte bir idareye sahip olmasını “normal” görür. Çünkü Rusya çok sayıda federal ve otonom bölgeden oluşuyor. Ancak bu bakış açısı Türkiye’nin tezleriyle çelişiyor.
7) Son olarak Rusya, PKK’yı terör örgütü olarak görmemektedir.
Bu tabloda Rusya, tutumunu değiştirerek Türkiye’nin Afrin’e girmesine, PKK/PYD’yi dövmesine izin verir mi?
Verirse güzel bir sürpriz olur.
* * *
Gece Yazı İşleri Müdürümüz, arkadaşımız Haldun Tarık Dağlıoğlu’nu kaybetmenin acısını yaşıyoruz. Tarık’a Allah’tan rahmet, ailesine başsağlığı diliyorum.