Suriye sahasında neden kalıcı olduğunu ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’ın ağzından açıklayan ABD, “2011’de Irak’tan çekilme hatasını tekrar etmemeliyiz” dedi.
Suriye’de, çıkarlarına uygun partneri kolay bulan ve bunun üzerinden bazen günlük taktik hamlelerle 7 yılı geçiren ABD’nin, Tillerson’ın naif izahıyla ortaya koymaya çalıştığı gerekçe an itibarıyla alıcı bulmakta zorlanıyor.
Çünkü, Türkiye’nin de tam destek verdiği, “DAEŞ’le mücadele” gerekçesinin altı, sahadaki başarıyla artık boşalmış durumda.
Eli kanlı başka örgütlerin ortaya çıkması mümkün mü; mümkün.
Ancak, “ABD’nin Suriye’deki hedefi nedir?” sorusuna bu koşullar altında verilecek en gerçekçi yanıt, “PYD-PKK enstrümanını bu topraklarda daha da kalıcı olmak için sonuna kadar kullanmak” olmalıdır.
Bu kullanışlı durum, iki taraf için de geçerli.
Referandum hamlesi bir intihara dönüşen Kuzey Irak Kürtleri, bu sukutuhayali hazmetmeye çalışırken, Suriye’nin kuzeyinde bambaşka şeyler oluyor.
Bugün, Suriye iç savaşının altın tepside sunduğu fırsatın üstüne atlayıp ABD eliyle kendisine devletimsi bir yapı kurma aşamasını zorlayabilen bir PYD’yle karşı karşıyayız.
Kimin sayesinde; büyük ölçüde ABD’nin.
ABD yönetimi, PYD-PKK için aşama aşama bir plan uyguladı.
Önce örgütü organize etti. Daha sonra demografik zorbalıklarına zemin hazırladı. Ve nihayet alabildiğine donattı.
Esad’sız Suriye diye çıktığı yolda bir buluş olarak sunduğu eğit-donat faaliyetini sadece PYD-YPG için uyguladı.
Şimdi, Afrin’de her türlü savaş vasıtasını kullanabilme kapasitesinde bir YPG var.
Menbiç ve Fırat’ın doğusu da en sofistike silahlarla donatılmış, her türlü saldırı-savunma teknikleri ve elektronik harp yetenekleriyle tanıştırılmış 30 binlik bir orduyu barındırıyor.
ABD’nin Suriye sicil dosyası o kadar kabarık ki...
Türkiye, iç savaşın değişik aşamalarında; Rakka operasyonunun YPG’yi sınırdan uzaklaştıracağını, ABD’nin kantonların birleşmesine karşı olduğunu, dağıttığı silahların PKK’nın eline geçmeyeceğini söyleyen bir ABD’yle muhatap oldu.
Süreç içinde Ankara’yı, “Fırat’ın batısı” kırmızı çizgileriyle baş başa bırakan ABD, “PKK, bize göre de bir terör örgütüdür”den öte bir açılım sergilemek istemedi ve verdiği hiçbir sözü tutmadı.
Ne Menbiç’i boşalttı ne dağıttığı silahları topladı.
PYD’yi SDG kamuflajıyla perdeleme tiyatrosunu oynarken, bir terör örgütüne “operasyonel ortak”, NATO müttefiki Türkiye’ye ise o örgüt karşısında, “taraf” sıfatını uygun bulacak kadar ileri gitmiş durumda.
Şimdi de güvenli bölge gibi deneme-yanılma taktikleriyle Ankara’nın Menbiç konusundaki kararlılığını test etmeye çalışıyor.
Kaçınılmaz noktaya gelen Afrin harekâtının Menbiç’le devam edeceğine dönük kararlı açıklamaları ABD’yle ilişkilerdeki bu bagaj üzerinden okumak gerekiyor.
PYD-PKK’nın egemenlik kurduğu, Suriye’nin 3’te 1’ine denk gelen, enerji rezerviyle iştah kabartan Fırat’ın doğusunu da.
ABD, bu alanın kontrolünü, siyasi çözümde masaya oturtacağı PYD eliyle sağlamaya ve kalıcı olmaya çalışıyor.
Türkiye’nin sınırında, Türkiye’nin içini karıştırma potansiyelini hep hazır tutmak istiyor.
Türkiye, Afrin harekâtını başlattı.
Afrin’de başarıya ulaşmak sabır gerektirecek.
Son aşamasına kadar aylar alacak bir harekâttan söz ediyoruz.
Ankara’da, “Menbiç operasyonu ne zaman başlar?” sorusunu sorduğumda aldığım cevap ise şu:
“Menbiç operasyonu gerçekleşmezse Afrin’e yapılan operasyon tamamlanmamış olur.”