Referanduma artık sayılı günler var.
Partiler kampanyalarını başlattı, hangi mesajın nasıl sonuç verebileceğine yönelik hesaplar arttı.
Ancak tüm siyasi partiler, sivil toplum örgütleri biliyor ki Türkiye’de uzun zamandır siyasetin gündemini, halkın gündemini belirleyen isim Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminden bu yana giderek yükselen bir ivmeyle siyasetteki alanını genişleten Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturduktan sonra da söylediği gibi alışılmadık bir görüntü sergiledi.
Kalpten tarafsızlığın mümkün olmadığını söylerken, başkanlık sistemini savunurken, Ak Parti ile gönül bağının kesilmeyeceğini vurgularken hep samimiydi.
Referandum sürecinde de Erdoğan’ın performansı belirleyici.
Muhalefet ne kadar, “ismi değil sistemi eleştirdiğini” söylese de, “evet” yönünde oy verecek seçmen açısından düzenlemenin mahiyeti kadar, Erdoğan için oy verdiği düşüncesi de temel motivasyon.
Bu tablo, siyaset bilimi ve sosyolojik bakımdan incelenmeyi hak eden, incelenmesi zorunlu bir duruma işaret ediyor.
Erdoğan’ın siyasi kimliği, söylemlerinin etkileri, geliştirdiği politikalar sadece bugün için değil yarın için de araştırılmalı.
‘Modern bir siyasetname’
Uzun yıllardır Erdoğan’ın en yakınında bulunan isimlerden eski Başbakan Yardımcısı, Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan’ın Turkuvaz Kitap’tan çıkan, “Lider-Siyasi Liderlik ve Erdoğan” adlı kitabı bu nitelikte bir eser.
Geçen hafta görüşme imkânı bulduğumuz Akdoğan, yeni çıkan kitabı için, “Bu kitabı yarı akademik bir siyasetname bir nasihatname olarak niteleyebiliriz. Kitabın yazım aşamasında hem bizim tarihimizin hem Batılı kaynakların lider tanımlamalarını, liderlerin siyaset ve ahlak anlayışlarını inceledim. Ve liderin özelliklerini Tayyip Erdoğan üzerinden anlatan bir eser ortaya koydum. Bugünün dünyasında genel bir akıl tutulması var. Bu durumu yaratan siyaset kurumu. Ve çözecek olan da yine siyaset. Dünyada bugün bir liderlik boşluğu var. O boşluğu Tayyip Erdoğan dolduruyor. Erdoğan’ın hayatını anlatan bir kitap değil. Tayyip Erdoğan kimdir, ne yaptı, bunu dünyaya bu kitapta anlatıyoruz. Dünyadaki karalama kampanyasına karşı Erdoğan’ı tanıtmış oluyoruz. Bu kitap modern bir siyasetname ve gelecek nesillere de bir çerçeve çiziyor” değerlendirmesinde bulundu.
Kitap, İngilizce, Almanca, Arapça, Rusça ve Çinceye çevrilmiş.
‘Acı gerçeği söylemek’
Akdoğan’ın kitabında, “Erdoğan tipi liderlik” başlığı detaylı anlatılıyor.
Akdoğan, Batılıların eleştiri için yaptığı bu tanımın içini şu ifadelerle dolduruyor:
“Batılıların Erdoğan tipi liderlik diyerek eleştirdikleri husus tam da acı gerçeği söylemek hakikati haykırmak ve haksızlık yapanların rahatını kaçırmaktır. Erdoğan’ın, ‘Dost acı konuşur’ anlayışı, bir yanda Batı’yla ciddi işbirliği geliştiren ama diğer yanda Batı’yı sorgulamaktan çekinmeyen bir siyaset tarzı ortaya koyar. Sırt dönmeyen ama yörüngeye girip uydu da olmayan bir duruş.”
Bir diğer önemli başlık, Erdoğan’a yönelik otoriterleşme, dindarlaşma eleştirileri.
Akdoğan, bu eleştirileri anımsattıktan sonra, “Erdoğan’la ilgili otoriterleşme söylemlerinde bulunanlar yaşam tarzı tartışmaları ve dindarlaşma eleştirilerini öne çıkarırlar. Ermenilerden Kürtlere, Romanlardan Alevilere kadar her toplum kesiminin meselesine el atan ve ezber bozan reformlar gerçekleştiren Erdoğan, muhafazakâr kesimin mağduriyetine el attığı anlarda bir blokaj ve dirençle karşılaşır. Diğer kesimlere yönelik rahatlamalar reform olarak algılanırken muhafazakâr kesime yönelik hak - özgürlük adımları dindarlaşma ve başka kesimlere kısıtlama gibi lanse edilir. Laikçi seçkinlerin bu çarpık anlayışına zaman zaman liberal seçkinlerin devlet marifetiyle dindarlaşma, tercih dayatma söylemleri de eklenir” değerlendirmesini yapıyor.
Karizmatik lider
Kitapta, Erdoğan’ın bavulunu kendisinin hazırladığı, kıyafetlerini kendisinin seçtiği ve giyimine yönelik eleştirilere itibar etmediği gibi özel yaşama yönelik bilgiler de var.
Fenerbahçeli olan Erdoğan’ın Rize, Başakşehir, Kasımpaşa maçlarını da tarafgir duygularla izlediği, ancak maç izlerken de çalışmayı sürdürdüğünü anlatıyor Akdoğan.
Torunlarıyla ve çocuklarla oynamayı sevdiğini, gündelik ilişkilerinde ise sululuktan, ciddiyetsizlikten hoşlanmadığının altını çiziyor.
Akdoğan, olgu ve olayları birleştirerek, “karizmatik liderlik” tarifini de yapıyor:
“Kanımca Erdoğan, 1990’lı yılların sonunda karizmatik kişilik olarak öne çıkar. 2003’ten sonraki siyasi hayatıyla karizmatik otoriteye, karizmatik lidere dönüşür... Halk arasında karizma çizen diye adlandırılan birçok olay Erdoğan’ın başına gelir ama karizmayı çizen bir etki doğurmaz. Erdoğan, attan düşer karizması çizilmez, çatlak sesle mitingde konuşma yapar karizması kaybolmaz, değiştiğini - aldandığını (bazı konularda eksik kaldığını veya yeterli başarıyı yakalayamadığını) söyler karizması azalmaz, annesinin cenazesinde bir evlat olarak gözyaşı döker, karizması eksilmez... Nitekim Erdoğan’ın yoğun seçim mitingleri sebebiyle kısılan sesini duyanlar gülmek yerine ağlamışlardır. Bir liderin bu durumda kitlenin önüne çıkabilmesi de büyük bir özgüvendir ve süreçleri - araçları nazara almadan sonuca odaklanma halidir.”
Erdoğan, Türk siyasetine damga vurmuş bir isim.
Akdoğan’ın kitabı Erdoğan’ı farklı başlıklarla ele alan nitelikli bir çalışma.
Hem bugünü anlamak hem de benzer çalışmalar için de ufuk açıcı bir eser.