Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Ak Parti kadrolarını ve seçmenlerini 2019’a hazırlamaya çalışıyor.
Çıtanın yüzde 50 artı 1 olduğunu sürekli hatırlatıyor ve işin artık daha zor olduğunu vurguluyor.
“Yerel seçimlerde çok iyi netice almamız gerekiyor ki 2019 Kasım’daki parlamento ve başkanlık seçimini çok daha güçlü kılalım. Aksi takdirde önümüze psikolojik bariyer çıkartılabilir” diyor.
Cumhurbaşkanı, kendisine defalarca seçim zaferi yaşatan gerçekçiliğini konuşturuyor, mazeret kabul etmeyeceği de açık.
Genel başkan ve kabine değiştiren, teşkilatlarla yenilenme aşamasına giren iktidar partisinde, sonbaharla birlikte, her an bir seçim olacakmış gibi başlayan hazırlanma süreci hızlanacak.
Bir yandan da “2018’de erken seçim planlanıyor” iddialarını doğrulayacak nitelikte fısıltıların son haftalarda Ankara kulislerinde çokça duyuluyor olduğu gerçeği var.
Erdoğan, 2019’a kadar ilerleyecek süreçte işleri çok sıkı tutuyor. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin tam manasıyla oturabilmesi için bu üç seçimde mutlak başarıyı olmazsa olmaz görüyor.
Erdoğan işi bu kadar sıkı tutarken CHP cephesinde neler oluyor?
16 Nisan referandumundaki yüzde 49 “hayır”ın yaktığı meşaleyi eline alan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “hayır” turunda SP, DP, Vatan Partisi, DYP genel başkanları ve HDP Eş Genel Başkanı ile görüşmüş, MHP’li muhaliflerin lideri Meral Akşener ve Ümit Özdağ ile de iftarda bir araya gelmişti.
Bu görüşmelerde, “hayır” blokunun hemfikir olabileceği bir ortak ya da çatı cumhurbaşkanı adayı formülüne girilmemiş, 2019 seçimlerinin referandum atmosferine dönüştürülmesinde birleşilmişti. Kılıçdaroğlu, demokratik parlamenter sistemi esas alan ortak anayasa metni hazırlanması fikrine destek vermişti.
Erdoğan muhalifi cephenin, yüzde 49’un itici gücüyle beklediği dinamizm bu turun sonucuna yansımamış, büyük çıkış 25 gün süren Adalet Yürüyüşü ve yüz binleri toplayan adalet mitingiyle yakalanmıştı.
‘Adaylığı düşünün’ baskısı
Önceki sabah kahvaltıda buluştuğumuz Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, “Benim kanaatim Kılıçdaroğlu kendisi aday olacak. Adalet Yürüyüşü’ne bakarsanız, ‘ben planladım, ben yürüdüm’ diyor. CHP’den ayrı bir Kılıçdaroğlu figürü ortaya çıkarılıyor. Kurultay da yapacaklar. Adaylık için zemin hazırlıyor. Muhafazakâr kesime, başka kesimlere mesaj veriyor. Yaptığı adalet mitingi değil kesinlikle adaylık mitingiydi” dedi.
Bozdağ’ın bu kanaati Ak Parti cephesinin genel görüşünü ne kadar yansıtıyor net değil ama CHP’de “Bir genel başkan Cumhurbaşkanlığı’na aday olmamalı” görüşünü deklare eden Kılıçdaroğlu’na “Aday olmayı düşünmelisiniz” baskısının arttığı haberleri geliyor.
Kılıçdaroğlu açısından, “Genel başkan aday olmamalı” açıklaması hâlâ güncel. Ancak, hem parti içinden özgül ağırlığı olan kimi isimlerden hem de parti dışından, adalet yürüyüşünde elde edilen enerji, politik başarı ve ezber bozan hareket tarzının yarattığı etkiyi göz önüne alarak CHP liderine, “İlk istişareler yapıldıktan sonra ortaya çıkan tabloda haklı çekinceleriniz vardı, ancak gelinen noktada Cumhurbaşkanlığı’na adaylığı düşünmelisiniz” görüşünü yansıtanlar artıyor.
CHP’ye dönük beklentinin artmasının, muhalefet blokunun başında yer alan Kılıçdaroğlu’na yeni parametreler ışığında, yeni değerlendirmeler yaptırdığına kuşku yok.
Bu noktada, Erdoğan karşısında sonuç alabilecek bir ortak adayın bulunmasının zorluğu da ortada. Bu nedenle, önümüzdeki dönemde atılacak adımların yaratacağı etkinin şiddeti CHP liderini bambaşka bir karara itebilir mi?
CHP içinden bu soruya verilen yanıt kesinlik içermiyor.
Kılıçdaroğlu’nun, genel başkanlığı bırakarak partiler üstü cumhurbaşkanı adayı olması seçeneğiyle karşı karşıya kalabileceği de belirtiliyor ve bu seçenek imkânsız görülmüyor.
Kurultaya yüklenen anlam
“Adım at, bekle, gör” hattında ilerleyen Kılıçdaroğlu’nun yakın gündeminde, adalet yürüyüşüyle vermek istediği mesajı kurumsallaştırmak, daha geniş halk kitlelerine ulaştırmak var.
Çanakkale’de, 26-30 Ağustos tarihleri arasında düzenlenecek Adalet Kurultayı, yürüyüşte yakalanan ivmenin nasıl devam edeceğini, hâlâ diri olup olmadığını gösterecek.
Kurultay sürecinde yürüyüşün bileşenlerine yenilerinin eklendiğini görebiliriz.
Hem akademik düzeyde hem halk düzeyinde katılımlarla yapılacak kurultay, bir platform kurulmasını sağlayacak.
Herkese açık kürsünün yaratacağı sinerjiye ve kurultayın sonuçlarına bakılacak.
Yürüyüşte dile getirilen adalet talebi ve demokratik çağrılar tekrarlanacak.
CHP, 9 Temmuz’da başlayan yürüyüşü, bir duvarın eşiğine kadar cesaretle ilerlenmesi olarak görüyor. Kurultay ile bu duvarın aşılmasının pratiğinin yapılacağı düşünülüyor.
Kurultayın sonuç bildirgesinin de yapılacak ilk seçimlerin beyannamesinin bir özeti olma özelliği taşıyacağı da konuşuluyor.
Ankara kulislerinde, Cumhurbaşkanlığı seçimi ile genel seçimin 2018’e alınması ihtimalinin konuşulduğunu söylemiştik.
Kılıçdaroğlu ve “hayır” blokunu oluşturan bileşenler, tahminlerinden daha önce bir aday arayışına girebileceklerinin farkında. Kurultaydan sonra bu nedenle her an seçim olacakmış gibi bir hazırlık sürecinin içine girilecek.
Her cephe 2019 hesapları yapıyor. Herkesin işi zor.