Serpil Çevikcan

Serpil Çevikcan

scevikcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Gündem, Cumhur-başkanı Tayyip Erdoğan’ın Washington ziyareti.

Ziyaretin en önemli gündem maddesi de genelde Suriye, özelde ise ABD’nin PYD-YPG ile yaptığı işbirliği.

Kuşkusuz, ABD’nin terörle mücadele konusunda Türkiye ile ayrı taraflarda durduğu söylenemez.

ABD, başından bu yana PKK’yı terör örgütü ilan etmiş, Türkiye’nin bu örgütle mücadelesini haklı görmüş ülkelerin başında geliyor.

Suriye’de Ankara’nın PKK’nın kolu olarak nitelendirdiği PYD-YPG’ye verilen Amerikan desteği ise bir tercih.

Bu bağlamda ABD Başkanı Donald Trump’ın YPG’ye ağır silah yardımı kararını onaylamasının zamanlaması da Rakka operasyonuna bağlanıyor.

Haberin Devamı

DAEŞ’in kalbi olan Rakka operasyonunun yoğunlaşacağı bir aşamaya gelinmiş durumda.

Söz konusu karar bu aşamada çıktı.

Türkiye, PKK terörü ile 40 yılı aşkın süredir mücadele ediyor.

Bu süreçte, bölgedeki gelişmelerin etkisiyle PKK, sadece yurt içinde saldırılar yapan bir örgüt kimliğinden, sınırların hemen ötesinde devletimsi bir yapıya dönüşme aşamasına evrildi.

Ankara uzunca bir süredir bu evrilmenin olası sonuçlarını ortadan kaldırmaya çalışıyor.

Meselenin özü bu.

Peki, PKK ne yapıyor?

İçerideki PKK

Bu sorunun yanıtını verirken dün Meclis’te Ak Parti Genel Başkanı olarak son grup konuşmasını yapan Başbakan Binali Yıldırım’ın şu ifadelerini de unutmamakta fayda var:

“Kış aylarında darbe üstüne darbe vurduğumuz bölücü terör örgütleri, İHA ve SİHA’larla çok büyük zayiatlar görüyor. Eş zamanlı olarak şehir yapılanmalarını da başarılı operasyonlarla çökertiyoruz. Bunun yanı sıra bölge insanıyla geliştirdiğimiz kardeşlik köprülerine her gün bir yenisini daha ekliyoruz. Bölücü terör örgütü günden güne eriyor ve hatta insan kaynağı bulmakta büyük güçlük çekiyor. Telsiz konuşmalarından bölücü terör örgütüne katılma oranlarının neredeyse sıfıra indiğini öğreniyoruz.”

Güvenlik güçlerinin “kesintisiz, 4 mevsim, 7 gün, 24 saat operasyon” konseptine geçmesiyle PKK’nın saldırılarının önemli ölçüde azaldığı, örgütün baskılandığı, yerel unsurlarının hareket edemez hale geldiği bir gerçek.

Haberin Devamı

Bu nedenle, Suriye’de sahada edindiği tecrübelerle geliştirdiği yeni nesil terör organizasyonlarını Türkiye’ye ithal etmeye çalıştığı da biliniyor.

Güvenlik kaynaklarının yeni nesil teröre karşı yeni nesil mücadele konseptine geçtiğini bu köşeden duyurmuştuk.

Ancak PKK açısından katılım kavramına elastiki bakmakta fayda var.

Türkiye içinden katılım oranı, Başbakan Yıldırım’ın da belirttiği gibi uzun yıllar sonra en az seviyeye inmiş durumda.

Ancak bu da yurt içinden sınır ötesi bir sorun olmaya evrilen PKK ile ilgili problemlerin azaldığı anlamına gelmiyor.

Yürütülen mücadelenin nedeni de bu.

Örgüt, Irak ve özellikle Suriye’de bazen 50, bazen 100, bazen 500 kişiyi eğitip sisteme sokuyor.

PKK’nın kolu YPG’nin odaklandığı konu, ABD’nin desteğini almasını sağladığı Rakka operasyonu.

Rakka’yı savunmak için stratejik önemdeki Tabka’yı bile bırakan DAEŞ, yeraltına çekilmeyip, ağır kayıp verme pahasına vuruşarak savunma yolunu seçerse büyük çatışmalar yaşanacak.

Güvenlik kaynaklarından edindiğim bilgilere göre, ortalama bir hesapla, Rakka’daki olası çatışmalardaki PKK’nın insan kaybı 2 bin kişiyi bulabilecek.

Haberin Devamı

Yine bu tip bir kuşatmada en az 3-4 bin örgüt mensubunun yaralanabileceği hesaplanıyor.

Bu nedenle, PKK ve YPG için Suriye’den, Avrupa’dan, İran’dan, Irak’tan, hangi ülkeden olursa olsun militan bulabilmek önemli.

Örgüt yine aynı nedenle yetişmiş mensuplarını ve dikkatini önemli ölçüde Suriye’ye kaydırmış durumda.

4 parametre

Velhasıl, güvenlik kaynakları, “içerideki PKK’nın” hali hazırdaki durumunu şu parametrelerle de değerlendiriyor:

1- Örgüt Suriye’de çok meşgul ve burada çok adama ihtiyacı var.

2- Kendisinden kaynaklı diplomatik ve siyasi tartışmaları ABD-Türkiye nezdinde daha fazla derinleştirmek istemiyor. Sınırdaki ve içerideki faaliyetleri nedeniyle ABD’nin kendisine baskı yapmasını engellemek istiyor.

3- ABD, PYD-YPG’ye silah yardımında bulunurken, Türkiye’ye de sürekli olarak, “Sınırlarınıza yönelik tehdit söz konusu olmayacak” mesajı vermeyi ihmal etmiyor.

PYD-YPG de ABD’nin bu argümanını boşa düşürmemek adına Türkiye sınırında etkinlik göstermediği izlenimi vermek istiyor.

4- Buna rağmen içerideki etkinliğinin de sürdüğünü gösterebilmek için münferit-asimetrik saldırılar yapıyor, yaz hazırlıklarını yaptığını gösteriyor. Yeni nesil saldırılar gerçekleştirecekse bunu yaz aylarında yapabilir, ancak güvenlik güçleri her türlü tedbiri almış durumda.

İçeride ve sınırda bu parametrelerle hareket eden örgüt, Suriye’de ne yapıyor?

PYD, şu anda Suriye’de devletimsi bir yapı olarak duruyor, öyle davranıyor.

ABD ile işbirliği içinde.

Kendi polis teşkilatını kuruyor, sivilleri silahlandırıyor, kontrolü altındaki sivil bölgeleri elinde tutarak çoğaltmaya çalışıyor.

DAEŞ’e karşı operasyon yürütecek daha sofistike eğitim almış birimler oluşturuyor.

ABD de bunun silahlarını ve eğitimini sağlıyor.

Güven sorununun aşılması

ABD’nin DAEŞ’e karşı PYD-YPG tercihine bütün bu unsurlarla bakmakta fayda var.

Elbette Türkiye’nin itirazlarına da.

Askeri açıdan belli bir trendi yakalayan, harekât planını yapıp, lojistiğini yapan, harekâtı başlatan, yığınaklarını tamamlamış bir işbirliğinin karşısında Türkiye’nin güçlü ve haklı itirazları var.

Türkiye her koşulda bu itirazlarını sürdüreceğini ve gerekli adımları atacağını ortaya koydu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD gezisi ve temaslarında da bu itirazların altı kalın biçimde çizildi.

Siyaseten son 5 yıllık dönemde Türk-Amerikan ilişkilerinde her iki tarafın da memnun olmayacağı bir tablo söz konusu.

Ortada bir güven sorunu var.

Bu güven sorununun aşılabilmesi de teröre karşı yürütülecek ortak mücadeleye, sahada bu mücadelenin sonuçlarını somut biçimde almaya bağlı.