Türkiye, Behzat Ç.’nin yaratıcısı olarak tanıdığı, yazar Emrah Serbes’i konuşuyor.
Bir baba ile kızının ölümüne yol açan trafik kazasında, aracı kullanan kişinin kendisi olduğunu 6 gün sonra Twitter’dan itiraf eden Serbest, ontolojik bir tartışma başlattı.
Bu gerçekten bir itiraf ve pişmanlık mı?
Bir kesim, doğan her günün kendisi için azap olacağını söyleyen Serbes’in hasret kalınan bir vicdanla hareket ettiğinde birleşti.
Eleştiren daha büyük bir kesim ise arkadaşı Kenan Doğru’nun suçu üstlenmesine izin veren Serbes’in alkolün etkisinden kurtulduktan sonra itirafta bulunduğunu savunuyor.
Somut bilgiler, Serbes’i eleştirenlerin elini güçlendiriyor.
Zira kazanın mağduru Özçelik ailesinin avukatı Burcu Ece Güler ve savcılıktan gelen bilgiler Serbes’in zaten yakalanacağını gösteriyordu.
Savcılık, aracın şoför mahallindeki hava yastığında bulunan kan izinin suçu üstlenen Doğru’nun kanıyla karşılaştırılmasına karar vermişti. MOBESE kayıtlarına da bakılacaktı.
Arabası pert hale gelmesine rağmen Serbes, olaydan sonra hastaneye gitmek istememişti.
Buna karşılık, olaydan sonra bir psikiyatri kliniğine yatmıştı.
Serbes’in zaten yakalanacağı için teslim olmayı seçtiği öne sürülüyor.
Serbes tutuklandıktan sonra “Tanırım, iyi çocuktur” yazanlar da oldu, “Bu vicdana ihtiyacımız vardı” diyerek öven de.
Açık ki ihtiyacımız olan bu değildi.
Kaleme aldığı antikahraman Behzat Ç., tüm kötü yanlarına rağmen, işlediği suçu arkadaşının üstlenmesini istemezdi örneğin.
Bu kadar büyük bir travmadan hemen sonra hatalı davransa da en geç ertesi gün kendine gelirdi.
Bir yandan ölen iki kişinin acısını yaşarken, “kendini cezaevi koşullarına hazırlamak” gerekçesiyle günlerce muhasebe yapmazdı.
Haberlere göre Serbes, olaydan hemen sonra, “Hazır değilim” diyerek, arkadaşı Kenan Doğru’dan aracı kullandığını söylemesini istedi.
Kliniğe yattı, psikolojik destek alarak kendisini cezaevine hazırladı.
Ama bir baba ve kızı hayattan koparıldı, anne yoğun bakımda yaşam savaşı veriyor.
Doğru’nun Serbes’in yerine cezaevinde yattığı gerçeği de ortada.
Serbes’in kazadan önceki yaşamı, kişiliği, tarzı vs. üzerinden bir eleştiri getirmek gereksiz.
Yazdıklarının edebi niteliğiyle de yaşananların hiçbir ilgisi yok.
İtirafnamesinde yaşamı boyunca haktan, hukuktan ve adaletten bahsettiğini söyleyen Serbes ve onun itiraf diye sunduğu büyük suçunu tam da bu kavramlar üzerinden eleştirmek gerekiyor.
Evet, genç bir insan hatalar yapabilir, tüm bunlardan dolayı büyük vicdan azabı da çekebilir.
Ancak empatiyi önce doğru yerle, büyük acılar içindeki Özçelik ailesiyle kurmak gerekiyor.
Serbes’in, “hazırlanan” itirafı Ertuğrul Özkök üstadımızın savunduğunun aksine ne affettirir ne de hafifletir.
Bu nasıl bir vicdan muhasebesidir ki itirafnamesine, “Soyadım Serbes, sonunda (t) harfi yok” reklamasyonunu edebi bir derinlik gibi sunma cesareti eşlik edebilmiştir?
“Müptezel” adlı kitabında da kanıtladığı gibi iyi bir yazardır Serbes, ama, “saygınlığını yitirmiş” tarifiyle artık Türk Dil Kurumu’nun lügatine göre maalesef müptezel kategorisindedir.