Atina ve Gümülcine’yi kapsayan iki günlük Yunanistan ziyareti sırasında sorularımızı yanıtlayan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın açıklamaları şöyle:
TAKINTI HALİNE GELMİŞ: Ziyaret öncesinde, bir Yunan televizyonuna (Skai TV) verdiğim mülakatta Lozan’la ilgili bir soruya cevaben söylediklerim zannediyorum biraz rahatsızlığa yol açmış. Yunanistan’ın toprak bütünlüğünde sanki Türkiye’nin gözü varmış gibi yanlış çıkarımlarda bulunanlar olmuş. Halbuki benim ağzımdan öyle bir şey çıkmış değil. Bizim kimsenin toprağında gözümüz yok. Ben Lozan konusunda bana yöneltilen bir soruya cevaben, gerekiyorsa pekâlâ güncelleme yapılabileceğini belirttim. Kaldı ki Lozan sadece Türkiye-Yunanistan arasında bir anlaşma değil. Lozan, farklı devletlerin işin içinde olduğu, çeşitli meseleleri konu alan muhtelif protokoller de içeren ayrıntılı bir anlaşma.
Ben gerek görülürse pekâlâ güncellenebileceği kanaatindeyim. Bu benim düşüncemdir. Siz paylaşmayabilirsiniz. Nitekim Yunanistan Cumhurbaşkanı bu tür anlaşmaların güncellenemeyeceği kanaatinde. Bana göre ise taraflar ihtiyaç hissederlerse pekâlâ güncellenebilir. Bunu Cumhurbaşkanı Pavlopoulos’a da ifade ettim. Biz parlamentolarda gerekirse anayasaları bile değiştirmiyor muyuz? Değiştiriyoruz. Dolayısıyla anlaşmalar da gerek görülürse elbette güncellenebilir. Ama bu konu biraz sanki takıntı haline gelmiş gibi. Aynı şeyi Başbakan Çipras’ta da gözlemledim. Onunla da konuştum. Lozan’ı sadece Türkiye-Yunanistan arasındaki bir konu gibi telakki etmek yanlış.
‘Atina’da cami’
DEMOKRATLIKLA BAĞDAŞMIYOR: (Batı Trakya ziyaretinin yarattığı tedirginlik konusunda) Celal Bayar Lisesi’nde (Gümülcine) soydaşlarımızla bir araya gelmemizden rahatsız olunmasını anlamıyorum. Böyle bir buluşmaya tahammül dahi edememeyi, demokrasiyle, demokratlıkla bağdaştırmak mümkün değil. Lozan’da azınlıklara tanınan hakların hayata geçirilmesi önemli. Ama mesela müftülük seçimi meselesini yıllardır konuşmamıza rağmen hâlâ halledebilmiş değiliz. İkide bir bize söyledikleri şey Heybeliada Ruhban Okulu. Hadi biz o meseleyi de hallettik diyelim, peki Batı Trakya’daki soydaşlarımızın okullarına yönelik tavrınızı nereye koyacağız? Ya da Atina’daki cami meselesi.
ÇANSIZ KİLİSE OLUR MU?: İki tane cami meselesi var. Hep konuşmuşuzdur. En ufak bir gelişme yok. Mesela güya yeni bir şey yaptılar ama camiye bile benzemiyor. Minaresi yok. Dedim ki: ‘Ya bir şey yaptınız, iki ay sonra açacağız dediniz. Ama bir minaresi bile yok. Bizim kültürümüzde minaresiz cami olmaz.’ Hatta kendisine, ‘Çansız kilise olur mu?’ diye sordum. ‘Olmaz, iyi olanı tabii ki çanlı olanıdır’ dedi. Yani minare de bizim için bu kadar önemli. Bunları halletmek lazım; bunlardan korkmanın anlamı yok.
‘Sorunlarını çözdük’
DEMİR KİLİSE’Yİ AÇACAĞIZ: Baş müftülük meselesinin halen halledilemediğinden bahsettim. Baş müftüyü atayarak belirliyorlar. Halbuki oradaki Müslümanlar kendi baş müftülerini kendileri seçebilmeli. Bunlara mukabil bizim ise, mesela Sen Sinod diye adlandırılan kurul için neler yaptığımızı anlattım. Sen Sinod’ta patrik seçimi için yeterli sayıda piskopos kalmamıştı. Patriğe haber gönderdim. Bize isim verin, onları vatandaş yapalım, bu sayede Sen Sinod’a gerekli üye sayısı tamamlanmış olsun. Bize 17 isim bildirdiler. Biz de dediğimizi yapıp sorunlarını çözdük. Mesela kilise yapımı. Böyle şeyleri biz sorun haline getirmeyiz. Nitekim şu anda Sümela’yı biz yapıyoruz. Mesela 7 Ocak’ta Fener’de Bulgar Ortodokslara ait olan Demir Kilise’nin açılışını Başbakanı Boyko Borisov’la beraber yapacağız. Bu tür şeyleri biz hiç problem olarak görmedik. Yunanistan’daki görüşmelerimde bunları anlattım.
KAVGA FAYDA SAĞLAMAZ: Türkiye olarak bizim derdimiz, Yunanistan’la ilişkilerimizde de açık ve samimi olarak, yapıcı bir tutumla meselelere çözüm üretmektir. Biz birbirimizle komşuyuz. Kavga kimseye fayda sağlamaz. O nedenle ilişkilerimizdeki olumlu gelişmeler bizleri mutlu ediyor. Başta değindiğim yanlış anlamayla ilgili olarak, Atina’daki görüşmelerimizde şunu da söyledik: ‘Bizim Yunanistan’ın egemenlik hakkıyla, toprak bütünlüğüyle ilgili herhangi bir sıkıntımız yok. Bizler her iki ülkeye, her iki topluma fayda sağlayacak adımlar atmaya odaklanmalıyız.’
‘Vefalı dostun daveti’
YUNAN CUMHURBAŞKANI VEFALIDIR: Şunu da hatırlatayım: Mesela 15 Temmuz gecesi, beni ilk arayanlardan biri Cumhurbaşkanı Pavlopoulos olmuştur. Böyle de vefalı bir insandır. Böylesine vefalı bir dostun davetine icabet etmek, bizim için ayrıca önem taşıyordu. Türkiye’de biz bir yerde sorun gördüğümüzde onun çözümü için yardımcı olmayı esas almışızdır.
DEVASA BİR ANLAŞMA: (Lozan’da güncellenmesini istediğiniz hususlar ibadet özgürlüğü gibi konulardan mı ibaret? Suriye ve Irak meselesinde de Lozan’la ilgili olarak benzer imalarda bulunmuştunuz. Daha geniş çaplı bir çalışma yaptırıyor musunuz? sorusu üzerine): Lozan, Türkiye-Yunanistan arasındaki bir anlaşma değil. Lozan, muhtelif boyutları olan devasa bir anlaşma. Gerek görülmesi halinde güncellenebilir. Devam etmesi gerekiyorsa tabii ki devam eder. Ama taraflar belirli noktaları güncelleme ihtiyacı hissederlerse bunu pekala yapabilirler. (‘Anlaşıldığı kadarıyla Yunanistan’ın Lozan’ın mevcut düzenlemelerine tam riayet etmediği noktalar var’ hatırlatması üzerine) Evet var. Sıkıntı yaşanan konuları anlattım. Cumhurbaşkanı da Başbakan da Lozan’ın güncellenemeyeceği kanaatindeler.
‘Kudüs tavrımız belli’
YERİNDE SAYARAK OLMAZ: (Yunanistan Başbakanı Çipras’ın, gezi öncesinde,ziyaretin iki ülke ilişkilerinden yeni bir dönem ve umut olacağına dönük değerlendirmeleri konusunda) Biz de aynı umudu taşıyoruz. Her iki taraf da bu umudu taşımalı diye düşünüyorum. Çünkü her görüşme, yeni bir süreç, yeni bir adım demektir. Ayrı kalmakla, görüşmemekle, yerinde saymakla bir yere varamazsınız. Ayrılık ayrılıktır. Mesafe katetmek, ilişkileri ilerletmek istiyorsanız görüşmek lazım.
TRUMP “BEN YAPARIM” DEDİ: (Kudüs meselesinde sizin çağrınız oldu. ABD Başkanı Trump ile görüşeceğinizden de bahsetmiştiniz. Bir gelişme var mı? sorusu üzerine): O dediğiniz, Kudüs meselesinde ABD yönetiminin malum adımı atmasından önceydi. Kendisiyle telefon görüşmesi yaptığımızda, bir başka konuyla ilgili olarak bir hafta içerisinde bana geri dönüş yapacağından söz etmişti. Henüz bir dönüş olmadı. Bizi arayacak olurlarsa, Kudüs konusunda ne düşündüğümüzü de kendilerine elbette aktarırız. Bizim Kudüs konusundaki tavrımız belli. Bunu bir mesajla da açıkladık.
Samimi olunsaydı, o tür bir adım atmadan önce en azından istişare ederlerdi. Görünen o ki, ‘Diğer ABD başkanları yapmamıştı ama ben yaparım’ anlayışıyla hareket edildi. Türkiye şu anda İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Zirve Dönem Başkanı. Çarşamba günü İstanbul’da düzenleyeceğimiz Olağanüstü İslam Zirvesi’nde Kudüs konusunda neler yapılabileceğini ele alacağız. Biz üstümüze düşeni yapıyoruz. Bizzat mektupla ve bizzat telefonda görüşerek davet ettiklerim var. Bu işin hassasiyetini anlayanlarla beraber görevimizi yerine getireceğiz.
ABD’NİN KARARI BAĞLAMAZ: (ABD ve Çekya haricinde Kudüs’ü başkent olarak tanınmasını kabul eden yok. Hem Papa’yla hem Rusya ile yaptığınız görüşmeler var. Bu süreç nereye gider? sorusu üzerine): Bunu hep birlikte göreceğiz. Yoğun bir şekilde görüşmelerime devam ediyorum. Atina’da bulunduğum sırada Sayın Papa ve Sayın Putin’le telefon görüşmeleri yaptım. Sayın Putin, pazartesi akşamı ikili bir görüşme için Ankara’ya gelecek. Macron’la da (Fransa Cumhurbaşkanı) bir telefon görüşmemiz olacak. Çarşamba günkü buluşmayı çok önemsiyorum. İİT olarak orada buluşup karar ve sonuç bildirgesinin yanı sıra neler yapılabileceğini konuşacağız. Kolay bir süreç değil. Ama şunu söyleyeyim: ABD yönetiminin aldığı bu karar, başka devletleri bağlamaz.
‘Bölge ateş çemberinin içine sürüklenebilir’
Sayın Putin, konuyu BM Güvenlik Konseyi’nin gündemine getirdi. Ama BM Güvenlik Konseyi’nin alacağı karar bellidir. Niye? ABD kararını vermiş zaten. ABD bir taraf olacak, diğer 4 üye ayrı bir taraf. Bana göre Sayın Papa’nın duruşu önemli. Yahudilerin duruşu da önem arz ediyor. Şu an onlarda da ciddi sıkıntılar var biliyorsunuz. Kudüs, üç semavi din için de kutsal. Statüsü değişmemeli. Temenni ederim ki yol erkenken hatadan dönülür. Şunu söyleyeyim; Kudüs konusunda atılan bu yanlış adım, bölgeyi ciddi manada ateş çemberinin içine sürükleyebilir.
‘Adalet Bakanı’mız markajda olacak’
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunanistan ziyaretinin önemini anlatırken şunları söyledi:
“Daha önce merhum Celal Bayar’ın bir ziyareti olmuştu. 65 yıl sonda böyle önemli bir ziyareti gerçekleştirmek de bizlere nasip oldu. Bu ziyaretin gerçekleşmesi, her iki ülke için de önemliydi. 2014 ekonomik ilişkilerde zirve denilebilecek bir dönemdi. Fakat ondan sonra 2016’da bir düşüş söz konusu. Temenni ederiz ki yeniden bir toparlanma söz konusu olur.
Türkiye-AB mülteci anlaşması, Ege sorunu ve istikşafi görüşmeler, Kıbrıs meselesi gibi konuları da konuştuk. Yunanistan’a kaçmış olan darbeci 8 asker ve 2 SAT komandosunun iadesi meselesini de gündeme getirdik. Yargı sürecinin devam ettiğini anlattılar. Adalet Bakanı’mız bu konuyla ilgili olarak yakın markajda takipte olacak; gerekli belge ve bilgileri göndermek suretiyle iade talebinde bulunma yoluna gidecek.”
‘Bölünmüşlük ABD’nin kararını kolaylaştırdı’
(Arap aleminin ve Müslüman liderlerin tepkilerini nasıl görüyorsunuz?) Arap Ligi çarşamba günkü toplantıda bulunacak. Dönem başkanı Ürdün Kralı 2. Abdullah. Kendisini Ankara’da ağırladık. O da bizim gibi düşünüyor. İslam ülkeleri bu konuda ortak bir tavır sergilemeli. Bu hususta Dışişleriyle bir taslak çalışma olacak. Çarşamba günü de taslak üzerinden bizim çalışmamız olacak. Ben çarşamba günü yapılacak olağanüstü zirve toplantısını çok çok önemsiyorum.
İslam dünyasındaki bölünmüşlük ve iç sorunlar da Amerika’nın böyle bir karar almasını kolaylaştırdı. Irak’ta, Suriye’de yaşananlar ortada. Hakeza, Libya, Mısır, Yemen’de de ciddi sıkıntılar var. Kudüs konusunda böyle bir adım atılması, birilerinin bu durumu fırsat bildiğini gösteriyor. Mesela şu anda ABD’nin Kuzey Suriye’de yaptıklarını anlamak mümkün değil. Oraya yaklaşık 4 bin TIR silah taşıdılar. Oralarda DEAŞ diye bir şey kalmadığına göre bunca silahın orada işi ne? Onun için Müslümanlar olarak uyanık olmak zorundayız.