Bir siyasi çekişme ya da sürprize sahne olması zaten beklenmeyen MHP’nin 12. Olağan Kurultayı, Genel Başkan Devlet Bahçeli’nin, üzerinde titiz bir çalışma yapıldığı belli olan konuşmasındaki kritik vurgularla anılacak.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kurultaya gönderdiği, tabiri caizse demir leblebi mesaj, salondaki hava, AK Parti’nin katılım düzeyi ve Bahçeli’nin konuşmasına bir bütün olarak bakıldığında artık berraklaşan iki tablo görüyoruz.
1- Bahçeli’nin hem MHP’yi kurumsal kimlik olarak hem de milliyetçi hareket camiasını toplumsal bir kitle olarak muhalefet bloğundan ayırdığı kritik bir eşiğe tanık oluyoruz.
2- Konjonktürel, yokluk-varlık mücadelesine ya da baraj sorununa dayanarak gerçekleştirildiği belirtilen cumhur ittifakının bir seçimlik olmayacağının işaretlerini de net olarak görüyoruz.
MHP liderinin, başını CHP’nin çektiği muhalefet bloğundan ve daha da önemlisi kendi tabanından sorulan büyük soruya verdiği cevabı içselleştirdiğini, bunun gerekçelerini anlatma konusunda önünü daha net gördüğünü ve bundan sonra daha rahat anlatacağını da saptıyoruz.
O soru, çok genel ifadeyle, Erdoğan karşıtı bloğun 16 Nisan referandumunda yakaladığı oy oranıyla domine edebileceği gelecek planlamasını Bahçeli’nin niye bozduğu sorusudur.
Bahçeli, kurultay konuşmasında bu büyük soruya kendi zaviyesinden yanıtlar verdi.
7 Haziran 2015 seçiminin ardından MHP’nin olası koalisyonda yer almayarak büyük bir tuzağı önlediği, bu tuzağın bir yanında FETÖ olduğunu söyledi. “Bunu yapamazdık, böyle bir vebale ortak olamazdık” dedi.
İkinci kritik kararı 15 Temmuz kalkışmasına karşı verdiklerini, hem Erdoğan’ın hem de MHP’nin maruz kaldığı kuşatmayı kırdıklarını, Yenikapı ruhunu ayakta tuttuklarını, böylece bir oyunu daha bozduklarını vurguladı.
Bahçeli’ye göre aşılan üçüncü eşik cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine verdikleri destekti.
Bu destek, “milli zaruretten” kaynaklanıyordu ve gelecek riskleri bertaraf etmek için şarttı.
“Duyarsız kalamaz, oyalanamaz, yerimizde sayamazdık” dedi.
Bahçeli, “Bu şartlar altında hükümet sisteminin daha hızlı, daha aktif, daha etkin, daha kapsayıcı, beka ve güvenlik meselelerini daha da önceliğine alan bir yapıya kavuşturulması elzemdi, acildi, büyük bir ihtiyaçtı. Siyasette, milli zorunluluklar, zorlayıcı sebepler ve şartlar, kritik kararlar alınmasını, köklü değişikliklere gidilmesini gerektirmektedir” ifadeleriyle, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini milli beka için bir güvenlik kilidi, cumhur ittifakını da teminat olarak gördüğünü yeniden ortaya koydu.
Öte yandan konuşmasının “ittifak için uyarılar” bölümünden anlıyoruz ki, MHP lideri, yerel seçimlere kadar geçecek olan süre, yerel seçimler ve cumhurbaşkanlığı ile genel seçimler süreçlerinde cumhur ittifakına yönelik en küçük yol kazalarına bile izin vermemeye kararlı görünüyor.
MHP açısından bu kurultaydan sonra seçimlerin tamamlanmasına kadar geçen süreç, tabana ve seçmene cumhur ittifakının neden zorunlu olduğunu anlatma ve AK Parti’nin ittifakın ruhuna ne kadar sadık kaldığını gözlemleme süreci olacak.
Bunun alt başlıklarında; yerel seçimlerden ittifak ortağının çelme taktığı değil domine ettiği kazançlı bir sonuçla çıkmak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeniden seçilmesini 1. turda sağlayan parti olmak ve MHP’nin parlamentoda mümkün olan en yüksek oranda temsilini sağlamak var.
Bahçeli dün açık açık söyledi.
“Tüm hazırlıklarımız ittifakın ilke ve esaslarına göre planlanıp uygulanacaktır” dedi.
MHP’nin Türkiye’nin sistemsel yapılanmasında üzerine düşeni demokratik ölçülerde yerine getireceğini ilan etti.
Dün, MHP’nin cumhur ittifakı kurultayı, Afrin’deki zafer kutlaması ve kongreye gönderdiği mesajla Erdoğan’dan duymak istediğini duydu.
Bahçeli de dün Erdoğan’a duymak istediklerini yeniden duyurmuş oldu.