Enflasyonun çift haneden kapattığı 2017’nin olumsuz etkilerini 2018 yılında silmek için öncelikle Merkez Bankası’nın rolünün ciddiye alınması gerektiğinin iyi anlatılması gerekiyor
2017 yılını yüzde 12 seviyesinde bir enflasyon oranıyla kapattık. Bu rakam enflasyon hedeflemesi yapılan dönemde gerçekleşen en yüksek enflasyon oranı. Enflasyonun sebeplerini incelediğimizde hem kurdan gelen maliyet enflasyonu hem de genişlemeci maliye politikasından gelen talep enflasyonunun katkıda bulunduğunu görüyoruz. Bu sebeple, Merkez Bankası 400 puanı aşan faiz artırımına gitse de bunun enflasyonu dizginleyemediğine şahit oluyoruz.
Sorumluluk kimin?
Enflasyon Merkez Bankası’nın sorumluluğu. Dolayısıyla, enflasyonun hedefi böylesine büyük farkla aşmasında faturanın kime çıkacağı da belli. Merkez’i faizleri etkin kullanmamak kadar bunun iletişimini yapamamak ve sorumluluklarını topluma anlatamamak konusunda da hatalı buluyorum. Neden mi?
Ciddiye alınmalı
Öncelikle toplumda enflasyonun gelir dağılımını nasıl bozduğu, uzun vadede büyümeye nasıl zarar verdiği bilinci oluşmuş değil. Bu bilinci oluşturmak öncelikle Merkez Bankası’nın işi. Toplum son derece kısa vadeli düşünmeye alışık olduğu için enflasyonun uzun vadede faizleri daha da artıracağını ve bunun da ekonomik daralmaya sebebiyet vereceğini göremiyor.
Enflasyon ciddiye alınmadığı zaman enflasyon hedefi ve Merkez Bankası’nın görevi de ciddiye alınmıyor. Bunun en somut örneği 2018 sonu için enflasyon beklentileri yüzde 9-10 seviyesindeyken televizyonlarda “Enflasyon baz etkisiyle düşer mi? Merkez faiz indirir mi?” türünden konuşmalar olması. Sene sonu enflasyon tahmininin hedefin yaklaşık iki katı olduğu bir ortamda faiz indiriminin ağızlara alınması bile enflasyon hedeflemesinin ve Merkez Bankası’nın rolünün ciddiye alınmadığının göstergesi olarak kabul edilebilir.
Uzun vadeli beklenti
Uzun vadeli faizler piyasaların uzun vadeli politika faizi ve enflasyon beklentilerini yansıtır. Örneğin, 12 aylık tahvil faizine baktığınızda, bu faiz önümüzdeki 12 ayda beklenen politika faizi, enflasyon ve diğer riskleri yansıtır. Tabloda 3 Ocak itibarıyla son altı senede 3 aylık ve 12 aylık tahvil faizleri ve bunlar arasındaki fark gösteriliyor. İlk defa bu sene 12 aylık faizin 3 aylık faizden daha düşük olduğunu görüyoruz.
12 aylık dönemde faizlerde düşüş beklenmesinin bir diğer sebebi piyasalarda konuşulan “Merkez faiz indirebilir” inancı.
Oysaki enflasyonun bu derece hedeften saptığı bir ortamda Merkez’in her ne pahasına olursa olsun enflasyonu hedefe yaklaştıracağına dair bir inanç oluşsaydı kısa vadeli politika faizi beklentilerinin artması ve bu beklentinin uzun vadeli faizleri de yukarıya çekmesi gerekirdi.