İki hafta önce, Dünya Bankası tarafından hazırlanan “Küresel Ekonomik Beklentiler” raporu TÜSİAD ile ortaklaşa düzenlenen bir konferansta tanıtıldı. Benim de panelist olarak katıldığım etkinlikte bir konuşma yapan Dünya Bankası Türkiye Ülke Direktörü Johannes Zutt, büyüme rakamlarında kredi genişlemesinin payının büyük olduğuna dikkat çekti.
Kredi büyümesinin son dönemde hız kazandığını, bunda da Kredi Garanti Fonu (KGF) desteğinin önemli bir rol oynadığını biliyoruz. Peki, bu iyi mi kötü mü?
BIS bulguları
Krediler ekonomideki tasarrufları harcamaya ve yatırıma dönüştürdükleri için ekonomik büyümeye destek veriyorlar. Bu iyi tarafı. Her ne kadar KGF risk iştahını artırması nedeniyle kredilerden ekonomik büyümeye olan geçişi kısmen zayıflatsa da genel olarak kredi büyümesi ekonomik büyümeyi beraberinde getiriyor.
Peki, bu kredi genişlemesinin olumsuz bir tarafı var mı? Johannes Zutt neden büyümenin kredi kaynaklı olmasından endişe duydu?
Buradaki endişe, kredilerin seviyesinden ziyade, büyüme hızı. Kredilerin hızlı artış göstermesi durumunda ileride bir finansal kriz ya da ekonomik durgunluk yaratma ihtimali artıyor. Çünkü bilançolardaki hızlı genişleme ekonomik kırılganlıkları artırıyor. Olumsuz bir şok durumunda borcu hızla artmış olan ekonomilerde güven kaybı daha hızlı oluyor. Beklentiler daha çabuk bozuluyor. Finansman imkânları daha çabuk kötüleştiği için ekonomik büyüme darbe yiyor.
Bank of International Settlements (BIS) tarafından yapılan bir araştırmada kredi/GSYH oranları ve bunların uzun vadeli trendden ayrışmaları ülkeler arasında karşılaştırma yaparak incelenmiş. Salt kredi/GSYH oranına bakmak ekonominin gidişatı hakkında yeterli bilgi vermiyor. Önemli olan, uzun vadeli trendden ne kadar ayrıldığınız. Çünkü bu ayrışma kredi büyümesinin sağlıklı ve sürdürülebilir olup olmadığını gösteriyor ve yukarıda belirttiğim riskleri doğuruyor. Örnek verecek olursam, BIS verisine göre 2000-2016 yılları arasında ABD’de kredi/GSYH oranı %132’den %152’ye yükselerek toplam %15’lik bir artış gösteriyor. Aynı dönemde Türkiye’deki oran %25’ten %84’e toplam yüzde 236’lık bir artışa sahne oluyor. Peki, ABD’yi bir kenara koyup bize daha çok benzeyen gelişmekte olan ülkeler grubuyla bir kıyaslama yapsak?
Şekilde BIS hesaplarına göre kredi büyümesinin uzun vadeli trendden ayrışmasını görüyoruz. Siyah çizgiyle gösterilen Türkiye için 2006-2016 dönemindeki kredi genişlemesinin uzun vadeli trendden ayrışmasının benzer ülkelerden yüksek olduğunu görüyoruz. 2017 ilk çeyreğine ait değerler henüz mevcut olmasa da ayrışmanın bu çeyrekte daha da hızlandığını ve dolayısıyla kırılganlıkların arttığını öngörebiliriz.