YEP’in geçmiş OVP’lere göre daha gerçekçi tahminler sunması artı hanesine yazılmalı. Benzer şekilde, bankacılık sektörü ve reel sektör kredilerine özel bir bölüm ayırılmış olması, kur şokunun yarattığı tahribatın farkındalığına vurgu yapması açısından olumlu.
Bu artılarla birlikte planın eksik tarafları da var. Öncelikle, reel sektör bilançolarında yaşanacak hasarın bankaların sorunlu kredilerine ne kadar yansıyacağı sorusu hâlâ gündemde. Bankalar için bu hesaplamaların yapılacağının ifade edilmesi güzel, ancak önünde net rakamlar görmek isteyen yatırımcı için “Bu hesap hâlâ yapılmadı mı?” sorusu gündemde. Bu soru cevaplanmayınca, sorunlu bankaların iyileştirilmesi için nasıl bir yol haritası izleneceği, bütçeden ne kadar fon aktarılacağı gibi kritik sorulara da sıra gelmiyor haliyle.
Bakan Albayrak’ın bütçede ciddi bir sıkılaştırmaya gidileceğini vurgulaması bu sorulara üstü kapalı bir cevap olarak görülebilir. Ancak bu noktada Türkiye’ye yönelik risk algısının iyileşmesi ve yıpranan güvenin tekrar kazanılması için çok daha somut ve detaylı bir bilgilendirme gerekiyor.
Hedefler neler?
YEP’te açıklanan makroekonomik hedeflere baktığımızda, Ekim 2017’de açıklanan son OVP’ye göre çok daha mütevazı bir plan görüyoruz. Sıkı para ve maliye politikası uygulanması gereken bir dönemde ileriye dönük hedeflerin bu şekilde aşağı revize edilmesi gerçekçi. Öte yandan, bir önceki planda konulan hedeflerde gerçekleşen büyük sapmalar ister istemez bu planda konulan hedeflerle ilgili de endişe yaratıyor.
Tabloya baktığımızda, YEP’te en büyük revizyonu enflasyon kaleminde görüyoruz. Bir önceki OVP’de 2018 için öngörülen enflasyon rakamı yüzde 7.6 iken, YEP’te bu rakam 20.8 olarak revize edilmiş. Enflasyon görünümünde önümüzdeki iki senede bir iyileşme öngörülse de geçmişte yaşanan sapmalar bu seferki tahminlerin güvenilirliğini sorgulatıyor.
Bütçe açığında bu sene beklenen kötüleşmenin sıkı maliye politikası sonucunda gelecek sene ciddi bir düzeltme yapması bekleniyor.
Büyüme oranlarına baktığımızda, eski planda önümüzdeki üç sene için yüzde 5.5 etrafında seyretmesi öngürülen büyüme tahminlerinin ciddi şekilde aşağı çekilmesi gerçekçi, üzücü, ancak bizim bu satırlarda sıklıkla dile getirmiş olduğumuz bir öngörü.
Yüksek enflasyonla büyüme sürdürülebilir değildir. Yükselen enflasyon faizi tetikler, kuru yıpratır. Bunlar da ekonomiyi soğutur. YEP’te bu öngörülerin teyit edildiğini görüyoruz.
Günümüzde ekonomik büyümenin potansiyelin ciddi şekilde altına düşmesi resesyon olarak tanımlanıyor. Türkiye ekonomisi için “normal” büyüme oranını 2009 sonrası ortalamasını alarak yüzde 5.5 hesapladığımızda, YEP öngörülerinin resesyon tanımıyla tutarlı olduğunu gözlemliyoruz. Hastalığın doğru teşhisi tedavinin en önemli parçası.
Resesyon ortamında sıkı para ve maliye politikası şüphesiz can yakacaktır ancak ekonomideki hasarın asgariye indirilebilmesi için bu noktada ciddi yan etkisi de olsa bu acı ilacın içilmesi gerekiyor.