Selva Demiralp

Selva Demiralp

sdemiralp@ku.edu.tr

Tüm Yazıları

ABD Merkez Bankası Fed, son yaptığı toplantısında politika faizini 25 baz puan daha yükseltti. Buna ilave olarak, gerek metinde yapılan değişiklikler gerekse yenilenen projeksiyonlar ile kendisinden çok daha emin ve şahin bir Fed çıktı karşımıza.

Metindeki önemli değişiklik, kriz sonrası dönemden kalan “politika faizi bir süre daha uzun vadeli faiz seviyesinin altında kalacaktır” ifadesinin çıkarılması oldu. Bu değişiklik, politika faizinin giderek nötral faiz oranına yaklaştığına ve gerekirse Fed’in bu oranı geçip ekonomiyi sıkılaştırmaya hazır olduğuna işaret ediyor.

Haberin Devamı

Ekonomik tahminlerde enflasyonun ve büyümenin yukarı yönlü, işsizliğin ise aşağı yönlü revizyonu bu mesaj ile tutarlı. Keza Başkan Powell da basın toplantısında ABD ekonomisinin mükemmel bir noktada bulunduğunun altını çizdi.

Bu noktada, Fed’in artık krizden çıkan bir ekonomiye destek veren merkez bankası görünümünden uzaklaşarak potansiyel büyüme oranına gelmiş bir ekonominin ince ayarlarının yapan bir merkez bankası görünümüne bürünmesine şahit oluyoruz.

Satır başları

Toplantıda özellikle ilgimi çeken iki soru vardı. Vergi indirimlerinin ekonomiye etkileri sorulduğunda Powell, Fed üyelerinin çoğunluğunun talep üzerinde bir etki beklediğini not etti. Bununla birlikte kurumsal vergilerdeki indirimin yatırımları canlandırmasını, bunun ise üretkenliği artırarak potansiyel büyümeyi desteklemesini beklediklerini dile getirdi. Benzer soru eski başkan Yellen’a da sorulmuştu ve soru o zaman da dikkatimi çekmişti.

Bu tartışmanın altında bizde çok görülmeyen bir ekonomi okuryazarlığı yatıyor. Ekonomi değerlendirilirken potansiyel büyümenin konumu ve hangi politikadan nasıl etkileneceği tartışılıyor. Çünkü esas olarak gerek maliye gerekse para politikalarının hedefinin ekonomiyi bu potansiyel büyüme oranında tutmak olduğu biliniyor.

Büyüyelim!

Türkiye’de yaşadığımız esas sorunun ekonomi ile ilgili bu temel bilgi eksikliği olduğunu düşünüyorum. Sağlıklı büyümenin “ekonominin üretim kapasitesini zorlamayan” büyüme olduğu kavramı yerleşmeyince enflasyonla mücadelenin esasları da anlaşılmıyor. Büyüme rakamı potansiyeli aştığı zaman bunun yaratacağı kırılganlıklar dile getirilmiyor ve endişe yaratmıyor. Böyle olunca da bir yabancı kuruluş yüksek büyüme rakamlarımızı eleştirince şaşırıyor, nedenini anlamakta zorlanıyor ve altında kasıt arıyoruz.

Haberin Devamı

Oysa temel ekonomi prensipleri hep aynı. Fed, ekonominin aşırı ısınmaması için faizleri bu sene iki kere daha artıracağı sinyalini verirken bu prensipten hareket ediyor. Kendi ekonomilerini potansiyel üzerinde büyürken görmek istemiyorlar. Çünkü bunun enflasyonist baskı yaratacağını biliyorlar ve yüzde 2 üzerinde enflasyonu zararlı buluyorlar. Dolayısı ile bu anlayışı benimsemiş uzmanlar bizi değerlendirilerken de kendilerine uyguladıkları temel kriterlerden farklı bir kriter uygulamıyorlar.

Powell’a sorulan ikinci soru artan faizlerin emek piyasası üzerindeki olumsuz etkileri üzerineydi. “Faiz artışı daha az istihdam, daha az ücret artışı anlamına gelmez mi?” diye soruldu. Powell bu soruya cevap olarak faiz artırmak sureti ile ekonominin güçlü büyümesini devam ettirmeyi ve enflasyonu kontrol altında tutmayı amaçladıklarını söyledi. Burada da yine aynı temel anlayış var. Eğer Fed faiz artırmazsa ekonominin aşırı ısınması ve bunun sonucunda bir resesyon tehlikesi artıyor. Dolayısı ile bugün faizleri artırmak ileride daha ciddi bir daralmanın önüne geçmeyi amaçlıyor.