Bu haftanın gündeminde hükümet tarafından iki hafta içerisinde açıklanması beklenen ve faizleri düşürmesi amaçlanan bir paket var. Henüz paketin ayrıntıları bilinmiyor. Bu noktada ekonomi prensiplerinden yola çıkarak faizlerin düşürülmesi için gerekli mekanik ayarlamaların neler olabileceğini tartışmak istiyorum.
Faiz, ekonomideki borçlanma maliyetini temsil eder. Ekonominin çarkları borçla döndüğü için faiz yükseldiğinde borçlanma kapasitesi daralır ve ekonomik büyüme yavaşlar. Faiz düştüğünde ise borçlanma kapasitesi artar ve büyüme hızlanır. Merkez Bankası tarafından yürütülen para politikası da bu prensipten yola çıkarak, ekonomi potansiyelin üzerinde büyüdüğü durumlarda soğutma amacıyla faiz yükseltirken, ekonomi potansiyelin altına düşünce faiz indirerek ekonomiye canlılık kazandırır.
Faizlerin ekonomi üzerinde bir yük olduğunu biliyoruz. Peki, bu yük nasıl azalır? faizin fon arzı ile fon talebi arasında oluşmuş bir denge fiyatı olduğunu unutmamak gerek. Bu dengenin daha düşük bir faiz oranında sağlanabilmesi için ya fon arzının artması ya da fon talebinin azalması gerekir.
Faiz nasıl düşer?
Türkiye’de fon talebinin oldukça yüksek olduğunu kredi mevduat oranlarının yüzde 145’lere dayanmasından görebiliyoruz. Bu rakam her 100 TL’lik mevduata karşılık bankaların 145 TL’lik kredi vermekte olduğunu gösteriyor. Mevcut konjonktürde fon talebinin yüksek olmasının önemli bir sebebi teşvik programlarının sonucu olarak harcama talebinin yüksek olmasıdır. Yani ekonomik büyüme sağlamak amacıyla talebin desteklenmesi fon ihtiyacını da beraberinde getirir.
Talep tarafından baktığımızda, faizleri düşürmek amacıyla talebin dizginlenmesi büyümeden feragat etmeyi gerektireceği için, açıklanacak önlem paketinde bu tür adımlar beklemek pek mantıklı değil. Gelelim arz tarafına. Fon arzının iki önemli bileşeni kamu ve özel sektör tasarruflarıdır. Eğer kamu borçlanması azalır, yani kamu tasarrufu artarsa, bu durum havuzda bulunan likiditeyi artırarak faiz üzerinde aşağı yönlü bir etki yapar. Ancak büyüme odaklı maliye politikasının uygulandığı bir ortamda kamu tasarrufları ne şekilde artar bunu öngörebilmek zor. Paket açıklandığı zaman detayları öğreneceğiz.
Soru işaretleri var
Öte yandan, arz tarafında önemli bir faktörün özel sektör tasarrufları olduğunu hatırlayalım. Merkez Bankası tarafından uygulanan sıkı para politikası bu arzı azaltan bir faktör. Yani bir taraftan büyüme odaklı gevşek maliye politikası fon talebini artırıp faizleri yükseltirken, bir taraftan da sıkı para politikası arzı sınırlayıp faizler üzerinde ikinci bir yukarı yönlü baskı oluşturuyor.
Enflasyon mevcut seviyelerini koruduğu sürece Merkez’in likidite arzını artırması ve bu yolla faizlerin düşmesi mümkün gözükmüyor. Bu durumda geriye şirket tasarruflarını artıracak vergi ya da istihdam teşvikleri gibi önlemler kalıyor. Ancak bu tür önlemlerin bütçe açığı üzerinde yaratabileceği olası etkiler faiz üzerindeki net etki konusunda soru işaretleri yaratıyor. Paket açıklandığı zaman bu hususları tekrar değerlendireceğiz.