Kasım ayı enflasyonu aylık yüzde 1.44 düşüş göstererek senelik enflasyonu yüzde 21’e çekti. Enflasyonda yaşanan hafif geri çekilme bir “dengelenme” olarak nitelendirilebillir mi?
Bir ekonominin denge noktası potansiyel üretim kapasitesinde olduğu noktadır. Bu nokta, sürdürülebilir büyüme noktasıdır ve fiyat istikrarını sağlar. Uzun vadede daha fazla büyüyebilmek ancak bu potansiyeli artıracak yapısal reformlarla sağlanır. Kısa vadede ise eğer geçici olarak potansiyelin üzerinde ya da altında büyürseniz, tekrar bu noktaya geri dönerek “dengelenirsiniz.”
Türkiye ekonomisi 2017 ikinci yarısından itibaren yüzde 11.5, 7.3 ve 7.2 gibi rakamlarla büyürken bu potansiyelin üzerinde büyüyordu.
O zaman da bu rakamların sürdürülebilir olmadığını, potansiyelini zorlayan bir ekonomide enflasyonun yükseleceğini ve artan enflasyonun da talebi kısarak ekonomiyi potansiyeline geri çekeceğini belirtiyorduk.
Yani bu “dengelenme” artan enflasyonun piyasa faizlerini yükselterek üretimi kısmasını öngören bir süreçti. Enflasyona ilave olarak beklenen ikinci risk ise bozulan fiyatlama davranışının ve bununla beraber yükselecek kur ve piyasa faizlerinin ekonomiyi potansiyelin altına düşürüp resesyon yaratması riskiydi.
Kur etkisi...
Talep tarafında başlayan dengelenme hareketiyle soğumaya başlayan ekonomi, ağustos ayında gelen kur hareketiyle, tabiri caizse bir anda kendini derin dondurucuda buldu. Kurdan gelen geçişkenlikle enflasyon ve faizlerde yaşanan büyük artış bizi bir anda potansiyelin altına çekiverdi.
Potansiyelin altına düşmüş bir ekonomide fiyatların bu sefer aşağı inmesi ve azalan enflasyonun da talebi artırarak ekonomiyi tekrar potansiyel üretim noktasına çıkarması gerekir. Ancak eğer fiyatlama davranışı talep kaynaklı değil de maliyet kaynaklı ise o zaman talep düşse de fiyatlar aşağı inmekte zorlanır, yani “dengelenme” doğal sürecinde işlemez. Bir ekonominin içinde bulunabileceği en zor durumlardan biri budur.
İndirimin rolü...
Örnekle basitleştirmeye çalışalım.
Bir yumurta üreticisi düşünün. Üretim kapasitesi sabit olsun. Eğer yumurta talebi azalırsa üretici fiyatları düşürüp satışları artırarak elindeki atıl kapasiteyi değerlendirmeye çalışır. Yani fiyatlar düşerken talep yeniden canlanır ve bir dengelenme oluşur. Ama eğer yumurta fiyatının yüksek olma sebebi ithal tavuk yemi ise ve üretici o yemin masrafını çıkarmak zorundaysa o zaman düşen talebe rağmen fiyatı düşüremez. Yani maliyet kaynaklı bir şok varsa düşen talep dengelenme sürecini çalıştırmak için yeterli olmaz. Süreç çok yavaş işler ya da hiç işlemez.
Kasım ayı enflasyonunun altında yatan sebepleri incelediğimizde enflasyondaki düşüşün talep kaynaklı değil kurdaki değerlenme ve vergi indirimi kaynaklı olduğunu gözlemliyoruz.
Keza eğer talep kaynaklı bir dengelenme hareketi olsaydı enflasyondaki azalışa paralel talepte bir toparlanma görmemiz gerekirdi ki henüz bu yönde bir gelişme görülmüyor.