Türk ekonomisi 2017’yi yüzde 7.4 büyüme ile kapattı. Bu rakamı iki farklı adımda incelemek istiyorum...
1) Potansiyel büyümeye göre konum
Bir ülkenin büyüme rakamı değerlendirilirken en önemli referans değer ülkenin uzun vadeli büyüme kapasitesini gösteren potansiyel büyüme rakamıdır. Potansiyel büyümeyi kabaca uzun vadeli ortalama büyüme olarak tanımlayabiliriz. Bu rakam o ülkede enflasyon yaratmadan sağlanacak sürdürülebilir büyüme oranına işaret eder. Eğer herhangi bir zamanda potansiyelin altında büyürseniz, bu ekonomik yavaşlama anlamına gelir. Potansiyelin üzerinde büyürseniz, bu sefer enflasyonist baskı artar. İdeal olan potansiyele yakın bir noktada büyümektir.
Türkiye’de potansiyel büyümenin nerede olduğunu tespit edebilmek maalesef GSYH serisinin revize edilmesi sonrası çok zorlaştı. TÜİK 2009 yılı öncesi ve sonrasında farklı metotlar uygulandığını ve bu nedenle bu iki dönem arasında GSYH’nin bire bir karşılaştırılama-yacağını belirtti. Bu durum bizi 2009 sonrası verisiyle baş başa bırakıyor. Elde sadece 9 yıllık veri olunca tanım itibarıyla uzun vadede hesaplanması gereken bir kavram açıkta kalıyor. Tek bir yıl ortalamayı ciddi şekilde değiştirebiliyor. Mesela 2009 sonrası için ortalama büyüme 5.5 çıkarken, 2010 sonrası için 6.8 gibi bir rakamla karşılaşıyorsunuz.
Enflasyona dikkat
Potansiyel büyüme hızının nerede olduğunu bilmeden ekonomik analiz imkânsız. Yüzde 7.4’lük büyümeye baktığımızda gerek 5.5 gerekse 6.8’in üzerinde olduğu için muhtemelen ülkenin potansiyelinin üzerinde büyüdüğünü söyleyebiliriz. İşsizlik oranındaki düşüş ve enflasyondaki yukarı yönlü eğilimle birleştirildiğinde diğer semptomların da bu teşhisle tutarlı olduğunu görüyoruz.
Ekonominin potansiyelinin üzerinde büyümesi durumunda ne olur? Bu tür bir büyüme sürdürülebilir olmaz. Ekonomi er ya da geç potansiyel büyüme kapasitesine döner. Ancak bu süreçte enflasyonist baskılar artar. Son çeyrek büyümesinde stoklarda görülen artış talebin yavaşlamaya başladığına işaret olabilir. Potansiyelin üzerinde gelen büyüme dünyanın her yerinde tedirginlik unsuru. Trump’ın icraata geçirmeye çalıştığı genişlemeci politikaların potansiyele yakın ABD ekonomisi için iyi değil kötü haber olacağına dair pek çok yorum yapılması bu yüzden. Aynı nedenle yabancı kuruluşların Türk ekonomisiyle ilgili değerlendirmelerinde enflasyon yaratarak gelen büyümenin bir kırılganlık unsuru olduğunun altı çiziliyor.
2) Yatırım kalemi
Son gelen veri, yatırım kaleminin 2017 yılında yakaladığı ivmenin devam ettiğini gösteriyor. Yatırımların alt bileşenlerini incelediğimizde geçen çeyrekte artışa geçen makine ve teçhizat kaleminin yavaşlamış da olsa halen artış gösterdiğini gözlemliyoruz.
Bu noktada yatırımların ne kadarının devlet ne kadarının özel sektör yatırımları olduğunu bilemiyoruz. Bununla birlikte büyümenin kalitesi açısından en hassas kalem olan yatırımların bir önceki seneye kıyasla güçlenmiş olduğunu görmek potansiyel büyümeye sağlayacağı olumlu etki açısından değerlendirildiğinde umut verici.