Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Dün Helsinki’de yer alan Trump-Putin Zirvesi’nin başlıca önemi iki liderin, aralarındaki derin görüş ayrılıklarına rağmen, masaya oturup bu buluşmayı gerçekleştirmiş olmasıdır.

Tam Zirve öncesinde Washington’da, 2016 seçimlerine Rusya’nın müdahale ettiğine dair suçlayıcı bir açıklamada bulunması, bu toplantının iptal edilmesi olasılığını yaratmıştı. Nitekim ABD Kongresi’nden ve kamuoyundan bu yönde bazı sesler yükselmiş; ancak Trump bu baskılara rağmen, Putin ile buluşma programını değiştirmemiştir.

Haberin Devamı

Kuşkusuz asıl önemli olan, bu son suçlamaların gölgesinde gerçekleşen Zirve’de ele alınan ikili ilişkilerin geleceğinin yanı sıra, Ukrayna’dan Suriye’ye, İran’dan silahsızlanmaya kadar birçok dünya meselesinde daha yakın bir anlayış sağlanıp sağlanamayacağıdır.

Bu satırlar yazılırken görüşmeler devam etmekte olduğu için, görüşmelerin -ve yapılan pazarlıkların- ne gibi sonuçlar verdiği belli değil. Ancak bu Zirve’den çok şaşırtıcı, sansasyonel sonuçlar beklememek gerektiği açık. Zaten Trump ve Putin’un sözcüleri de beyanlarında “beklentileri yüksek tutmadıklarını” belirttiler.

Herkese rakip!

Trump’ın Putin ile görüşmesi, Batılı müttefikleriyle arasını açan bir dizi demeç ve davranışını izlemesi bakımından da önem taşıyor.

Trump geçen hafta Brüksel’deki NATO Zirvesi’nde savunma harcamaları konusunda başta Almanya olmak üzere birçok müttefikine yüklendi, ayrıca Şansölye Merkel’i Rusya’nın esiri olmakla suçladı... NATO’da soğuk duş etkisi yapan konuşmalarının ardından İngiltere’ye giden Trump bu kez de Başbakan May’i küçük düşüren ve bu stratejik ortağının iç işlerine müdahale sayılan sözler sarf etti. Bu yetmezmiş gibi AB’yi Rusya ve Çin gibi ABD’nin rakibi olarak gösterdi, bu arada İngiltere Başbakanı May’e “AB’yi dava etmesi” tavsiyesinde bulundu!..

Açıkçası bu son gelişmeler, Batı blokunda ciddi bir çatlak yarattı. İlginç olan nokta, ABD ile müttefikleri arasındaki ayrışmanın, Trump’ın eski hasımları veya rakipleri olan Rusya, Çin, Kuzey Kore gibi ülkelerle ilişkilerini düzeltmeye ve geliştirmeye çalıştığı bir zamana rastlamasıdır. Bu, Batı’da ABD’nin liderlik yeteneği ve etkinliği konusunda şimdi şüpheler, hatta güvensizlik yaratmaya başlıyor...

Haberin Devamı

Avrupa onu sevmiyor

Bütün bu olanların ışığında Trump’ın Avrupa’da, en yakın müttefikleri arasında dahi, sevilmemesinin nedenlerini anlamak zor değil.

Avrupa basınında -Amerikan medyasında olduğu gibi- Trump sert eleştirilere, karşı suçlamalara ve hakarete kadar giden alaylara hedef oluyor. Birçok başkentte resmi ağızlar bile Trump’ın tutarsızlıklarına ve saçmalıklarına karşı düşüncelerini açıkça ifade ediyorlar.

Trump’ın ziyareti sırasında İngiltere’de ve İskoçya’da düzenlenen protesto gösterileri, halkın duygularını açıkça ortaya koydu. Avrupa’da bir ABD Başkanı’nın itibarı ve popülaritesi hiç bu kadar düşük düzeye inmemişti...

Herhalde bundan en çok memnun olan kişi de, duygularını iyi saklamasını bilen Vladimir Putin olsa gerek...