ABD Başkanı Donald Trump’ın inadı inat! Ne pahasına olursa olsun, kafasına eseni yapıyor, verdiği sözleri yerine getiriyor.
Henüz geçen hafta Trump İran’la nükleer anlaşmadan tek yanlı çekilmişti... Daha önce de -İklim Değişikliği Anlaşması’nı feshetmekten Meksika sınırında duvar örmeye kadar- beklenmedik tek yanlı kararları hayata geçirmişti.
Ve dün sıra ABD Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşımaya geldi. Trump aylar önce bu niyetini açıkladığı zaman kıyamet kopmuş, BM’den bunu önlemeye yönelik bir karar çıkmıştı. Trump bunların hiçbirine aldırış etmedi. Onun nazarında “önce Amerika” var. Daha doğrusu, kendisi var, kendi düşünceleri ve inançları var.
Tek yanlı hareket ettiği her olayda bu mizacı kendisini gösteriyor. İnatçılığı, aşırı öz güveni, kendini beğenmişliği, saldırganlığı, üstünlük kompleksi açıkça yansıyor...
Kudüs ile ilgili inatçılığının itici gücünü de Evangelist dini inançları oluşturuyor. Trump İsrail’deki elçiliği “kutsal kent” Kudüs’e taşırken, kendisini bu inanca bağlı milyonlarca Amerikalıya seçim kampanyasında verdiği sözü yerine getirmiş sayıyor!
Ama bu hareketi Arap ve İslam dünyasındaki milyonları ayağa kaldırmış, Filistin topraklarında kan dökülmesine yol açmış, bölgede barış şansını yok etmiş, bunlar Trump’ın umurunda değil.
Peki, bu daha ne kadar böyle devam edecek?
Irak’ta değişim
Irak’ı yakından izleyenler 12 Mayıs seçimlerine umutla bakıyorlardı: Ülke güvenlik ve istikrar yolunda epey mesafe kat etmişti. Başbakan Haydar el İbadi’nin iktidarı, DAEŞ’e karşı mücadelede önemi başarılar kazanmış, bu arada Musul’u işgalden kurtarmıştı. Hükümet Kuzey Irak’ın bağımsızlık hareketini de hezimete uğratmış, ülkenin toprak bütünlüğünü korumuştu. Irak artık normalleşme ve kalkınma yoluna girebilecekti...
Seçimlerin sonucu madalyonun bu umut verici yüzüne rağmen, Irak tablosunun o kadar parlak olmadığını gösterdi.
Aslında İbadi bu seçimlerde bir darbe yemiş, üçüncü duruma düşmüştür. Buna karşılık milliyetçi Şii grubunun lideri olan Mukteda el Sadr bu yarışta birinciliği kapmıştır.
Nihai ve resmi sonuçların tablonun ana hatlarını fazla değiştirmesi beklenmiyor. Bir kere seçime katılımın yüzde 44.5 gibi düşük bir seviyede kalması, halkın yarısından fazlasının sandık yoluyla değişime umut bağlamadığını, siyasetçilere pek güvenmediğini, onların yoksulluk ve yolsuzluk gibi başlıca sıkıntılarını halledeceğine inanmadığını gösteriyor.
Irak’ın karışık siyasi yapısı ve seçim sistemi nedeniyle bu sonucun fiilen yeni iktidara nasıl yansıyacağını bu arada nasıl bir hükümet kurulacağını, onun başına kimin geçeceğini şimdiden kestirmek imkânsız. Bugün için söylenebilecek şey, Irak’ta bazı değişikliklerin olacağı, ama seçim öncesi tahmin edilen siyasi devamlılık ve istikrarın pek görünürde olmadığıdır. Son dönemde İbadi yönetimiyle iyi anlaşmaya başlayan Türkiye için de bu bir belirsizlik getiriyor...