Seçim kampanyası sırasında İslam’ın aleyhinde söylemediği şey kalmadı. Seçildikten sonra Başkan olarak ilk icraatı da 7 Müslüman ülke vatandaşlarının ABD’ye girişine yasak koymak oldu...
Donald Trump’ın İslam ile ilgili tavrını değiştirmesi için fazla zamana ihtiyaç olmadı. Bu kez kesin bir “U dönüş” yaparak ilk dış ziyareti için İslam’ın merkezi Suudi Arabistan’ı seçti ve Riyad’da ikili temasların yanı sıra 55 Müslüman ülkenin liderlerinin katıldığı bir toplantıda konuşarak önemli mesajlar verdi...
Kısacası, İslam dünyası karşısındaki tavrı açısından eski agresif Trump gitti, onun yerine barışık Trump geldi...
Değişiklik nedeni
Trump’ın tutumundaki bu değişikliğin nedenini anlamak pek zor değil. Politikacıların özellikle seçim kampanyalarında popülist konuşmalar yaptıkları, ama iktidara geldikten sonra daha gerçekçi davranmak ihtiyacını duydukları malum. Trump da şimdi ulusal çıkarların ne olduğunu, devlet kurumlarının ne gibi politikalar planladığını öğreniyor. Nitekim Trump’ın NATO’dan Çin’e kadar birçok dış politika konusunda eski tutumunu değiştirmekte olduğu görülüyor.
Trump’ın başarılı bir iş adamı olarak uluslararası ilişkilere de alışveriş ve kazanım açısından baktığı görülüyor. Nitekim Suudi Arabistan ziyaretinin belki de onu en çok memnun eden sonucu, 110 milyar doları askeri alanda olmak üzere, toplam 480 milyar dolarlık anlaşmalara imza atılmasıdır...
Yeni blok
Trump’ın Riyad’daki konuşması yönetimin kafasında yeni bir Ortadoğu stratejisinin şekillenmekte olduğunu gösteriyor.
Bu stratejinin ağırlık noktasını, terörle mücadele, yani güvenlik konsepti oluşturuyor. Trump bunu ABD ile İslam dünyası arasında yakınlaşma ve işbirliği için başlıca unsur sayıyor.
ABD lideri daha önceki demeçlerindeki bir hatayı düzelterek İslam ile terörü birbirinden ayırıyor. Riyad’daki konuşmasında “radikal İslami terör” gibi bir deyim kullanmamaya özen göstermesi dikkat çekici.
Bu yeni stratejinin diğer önemli bir öğesi, Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri ekseninde (Ürdün ve Mısır’ın da dâhil olduğu) bir stratejik blok oluşturma amacıdır. Trump’ın sözleri, böyle bir oluşumun, teröre destek vermekle ve saldırganlıkla suçladığı İran’a karşı düşünüldüğünü gösteriyor.
Kuşkusuz bu özellikle İran’la çatışma halindeki Suudi Arabistan’ın ve Şii yayılmacılığından kaygı duyan diğer bazı bölge ülkelerinin hoşuna giden bir gelişme. Ama İran bunu kendisine düşmanca bir hareket olarak görüyor. Bu durumda, Batı ile ilişkileri düzeltmekten yana olan ve hafta sonunda yeniden Cumhurbaşkanı seçilen Ruhani’nin nasıl bir tavır alacağı merak konusu...