Yedi yıl önce Suriye’de rejime karşı kalkışmanın ilk kıvılcımları görüldüğünde çok kimse bunun ülkeyi bir ateş çemberine çevireceğini ve bu yangının yayılarak yıllarca süreceğini tahmin etmemişti.
Suriye bu zaman içinde sadece çok kanlı ve amansız bir iç savaşa sürüklenmekle kalmamış, bölgesel ve küresel birçok aktörün de boy ölçüştüğü ve çatıştığı bir sahneye dönüşmüştür.
Olayların akışı ülkede birbirinin peşinde birçok cephenin açılmasına, kimin kimin yanında veya karşısında yer aldığının tam anlaşılamadığı bir kargaşaya yol açmıştır.
Arap Baharı’nın yayıldığı bir sırada Suriye’de de halk sokaklara döküldüğünde
ilk çatışmalar tek bir cephede, Esad rejimiyle onu devirmek isteyen muhalifler arasında cereyan ediyordu. Çok geçmeden muhalif gruplar çoğaldı, yeni cepheler oluştu ve dış aktörler de perde gerisinde yerlerini aldı...
Çeşitli muhalif grupların rejimle savaştığı bir ortamda IŞİD’in veya DAEŞ’in ortaya çıkmasıyla yeni bir cephe oluştu. Bu bölgesel ve küresel aktörlerin aktif olarak devreye girmesine ve “vekâlet savaşı” için dizginleri ele almasına yol açtı.
DAEŞ’in ölümcül bir darbe yemesinden sonra Esad rejimi -ve onun arkasındaki dış destekçileriyle- El Nusra ve diğer radikal gruplar birçok cephede (bu arada “çatışmasızlık” ilan edilen bölgelerde) savaşmaya devam ediyor...
Türkiye’nin önceliği
Çeşitli iç ve dış güçlerin kendi çıkarlarına ve önceliklerine göre, son zamanlarda Suriye’de yeni cepheler oluşmuş durumda. Rusya’dan ABD’ye, İran’dan Hizbullah’a kadar rol sahibi aktörler bu savaşın içinde veya dışında belirli pozisyonlar alıyorlar.
“Fırat Kalkanı” ve ardından “Zeytin Dalı” operasyonlarıyla Türkiye de Suriye’de yeni bir cephe açmıştır. Bu cephede Türkiye’nin güvenliğini korumak amacıyla Mehmetçik PKK’nın uzantısı YPG’ye karşı mücadele veriyor. Bunun sonucunda, Rusya aslında Esad rejimini korumasına rağmen, Türkiye’nin yanında, buna karşılık eski bir müttefik olan ABD ise, YPG’nin arkasında yer alarak, Ankara’nın karşısında duruyor...
Savaş bulutları
Suriye’de mevcut cephelere şimdi bir yenisi katılıyor. Şimdiye kadar Suriye’deki olaylara pek bulaşmayan İsrail de sahnede görünüyor.
İsrail’in tüm derdi İran ve onun desteğindeki Hizbullah’tır. Kendi güvenlik gerekçeleriyle İsrail, kuzey sınırında İran-Hizbullah askeri faaliyetinden rahatsız. Geçen cumartesi İsrail, kendi hava sahasına giren bir İran insansız hava aracını düşürdü ve Suriye topraklarındaki bazı askeri tesisleri bombaladı. Ancak bir İsrail F-16 uçağının Suriye hava savunma sistemince düşürülmesi olayın büyümesine ve o cephede de yeni bir tansiyonun çıkmasına yol açtı.
Böylece Suriye sahnesinde, ilk kez resmen, bir İran-İsrail çatışması görülüyor. Bu daha da yayılıp bölgesel bir savaşa dönüşür mü? Böyle olmasa da artık Suriye’deki bu yeni cephede de hareketlilik ve gerilim devam edeceğe benziyor.
Hâsılı, bütün cepheleriyle, Suriye’de barış ve huzur hâlâ çok uzak görünüyor.