Dünyanın her yerinde yaşam koşullarından şikâyet eden milyonlarca insan var. Kimi pahalılıktan ve geçim sıkıntısından, kimi vergilerin yüksek, ücretlerin düşük olmasından, kimi de işsizlikten ve eşitsizlikten, adaletsizlikten yakınır. Bütün bu eleştirilerin adresi, tabii iktidardakilerdir.
Demokratik ülkelerde bu tepkileri ve talepleri ilgililere duyurmayı sağlayan birçok enstrüman vardır. Bunların başında parlamento, siyasi partiler, sendikalar, meslek grupları, sivil toplum kuruluşları ve medya geliyor.
Demokratik araçların özgürce kullanıldığı bazı ülkelerde, buna rağmen zaman zaman toplumun çeşitli kesimlerinin şikâyet ve isteklerini duyurmak için sokaklara dökülmeyi tercih ettikleri görülüyor.
Fransa’da dördüncü haftasına giren sokak gösterileri bunun son canlı örneği...
Neden Fransa?
İlk bakışta Fransa gibi demokratik enstrümanları çalışan bir Avrupa ülkesinde insanların ekonomik ve sosyal isteklerini seslendirmek için neden sokaklara döküldüğü sorusu akla gelebilir. Diğer Avrupa ülkelerinde de benzer şikâyetleri ve talepleri olan insanlar (daha seyrek de olsa) sokaklara dökülmüyor değil. Ama Fransızların bu yola başvurması, adeta bir “milli spor” veya gelenek haline gelmiştir. Bazı sosyal bilimciler Fransızların bunu kolayca her şeyden şikâyet etme ve söyleme huyuna atfediyorlar.
Tabii bunu yanı sıra başka nedenler de var. Fransa’nın hayli gelişmiş bir ekonomisi ve teknolojisi var, ama sosyal yapıda ciddi eksikler, aksaklıklar da mevcut. Halkın önemli bir kesimi (orta sınıf ve yoksullar) bu dengesiz- liklerin bir türlü düzelmediğini, iktidar değişikliğinde dahi umutlarının suya düştüğünü görüyor. Artık bu insanlar politikacılara ve yöneticilere güvenmiyorlar ve onları baskı altında tutmak için de demokratik enstrümanlar yerine, sokağı tercih ediyorlar.
Sokak hareketlerini haklı görenlerin gözünde bu “doğrudan demokrasinin işleyişidir”. Yani eleştiri ve isteklerin halk tarafından direkt olarak sokaklardan duyurulması metodudur…
Kimler istemez?
Tabii evrensel demokratik değerleri tanımayan otoriter rejimlerde halkın sokaklara dökülüp eleştiri ve beklentilerini dile getirmesi mümkün değil. Buna teşebbüs edildiğinde de neler olduğu ve nasıl sonuçlandığı malum. Çin’den İran’a kadar bunun birçok örneği var...
Avrupa’da Paris’ten Brüksel’e, Barselona’dan Atina’ya kadar birçok kent protesto gösterisine alışıktır. Her gösteri her zaman çözüm sağlamıyor tabii. Ama çok kez sokaklarda istenenler yöneticiler tarafından dikkate alınıyor, bir uzlaşma sağlanıyor. Yeter ki şiddete başvurulmasın ve gösteriler teröre ve iç çatışmalara yol açmasın. O takdirde sokak ekonomik ve sosyal düzeni yanı sıra özgürlükçü demokrasiyi de zedeler.