Bir Türk Cumhurbaş-kanı’nın 65 yıldan beri Yunanistan’a yaptığı ilk resmi ziyaretinin kameraların önünde tartışma ve gerginlikle başlayacağı hiç hesapta yoktu...
Atina’da ev sahibi olarak Yunan Cumhurbaşkanı Pavlopulos’un, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı karşıladığında kapalı kapıların ardındaki müzakerelerde ele alınması gereken hassas bir konuyu, Lozan Antlaşması’nı ortaya atması, herkesi (hatta Yunanlıları dahi) şaşırttı.
Yunan Cumhurbaşkanı Lozan Antlaşması’nın değiştirilmesinin söz konusu olmadığını belirtirken, aslında Erdoğan’ın ziyaret öncesinde bir Yunan televizyonuna söylediklerine cevap vermek istemişti. Erdoğan o demecinin bir yerinde, Lozan Antlaşması’nın güncelleştirilmesi gerektiğini belirtmişti.
Canlı yayınla herkesin gözü önünde cereyan eden Lozan tartışması, iki tarafın şimdi de gündeme getirilen bu meselede de birbirlerinden ne kadar farklı bir tutum içinde olduklarını açıkça ortaya koydu...
Aynı nakarat
Bu konu daha sonra Erdoğan’ın Yunanistan Başbakanı Çipras ile yaptığı müzakerelerde de tartışıldı ve ortak basın toplantısındaki karşılıklı ifadelerden de anlaşıldığı gibi, aynı zıt pozisyonlar savunuldu.
Diğer bir deyişle, Lozan ile ilgili görüşmeler bir “sağırlar diyaloğu” noktasında kaldı. Müzakerelerde ele alınan diğer birçok anlaşmazlık gibi...
Örneğin, Yunanistan’a iltica etmek isteyen 8 darbeci subayın durumu konusunda. Erdoğan bunların bir an önce Türkiye’ye iadesini isterken, Çipras bunun yargıda bulunduğu ve müdahale edilemeyeceği karşılığını verdi...
Kıbrıs meselesinde de iki taraf kendi pozisyonlarını tekrarladı. Çipras çözüm için Türk askerinin adadan çekilmesi gerektiğini vurguladı, Erdoğan da bilinen Türk tezini savundu...
Ege ile ilgili anlaşmazlıklarda da masaya yeni bir fikir getirilmedi. Sadece yıllardır süren “istikşafi” müzakerelere bir ivme kazandırılması söz konusu oldu...
Farklı sesler
Tekrar Lozan meselesine dönersek, herhangi bir revizyon ve güncelleme için her şeyden önce tarafların (toplam 11 devletin) bunu istemesi gerekir. Yunanistan’ın buna ne kadar karşı olduğu ortaya çıktı. Bulgaristan şimdiden revizyona ihtiyaç olmadığını bildirdi...
Aslında Türkiye’nin Lozan çerçevesinde özellikle Batı Trakya’daki Türklerin durumuna ilişkin bazı haklı şikâyetleri var. Bu sorunların ikili müzakerelerle ve yeni bir anlayışla halledilmesi gerekir. O zaman lüzumsuz uyuşmazlıklar yaratabilecek olan topyekûn bir revizyon ve değişiklik ihtiyacı hissedilmeyecektir.
Yukarıda belirttiğimiz
gibi, bazı temel konularda Atina’da yapılan görüş alışverişi bir “sağırlar diyaloğu”nun ötesine gitmemekle beraber, bu, Erdoğan’ın resmi ziyaretinin boşa gittiği anlamına gelmez. Her şeye rağmen bu vesileyle iki taraf da dostluk ve işbirliğinin pekiştirilmesi arzusunu ve iradesini ortaya koydu. Diyaloğun bu haliyle de devam etmesi bir kazançtır.