Geçen cuma günü Yeni Zelanda’daki iki camiye karşı menfur katliamı gerçekleştiren Avustralyalı teröristin internetten yayınladığı manifesto, bu eylemin hangi amaçla yapıldığını yeterince açıklıyor.
Bu 70 küsur sayfalık metinde İslam ve Türkiye karşıtı kin ve nefret duygularını ve çarpık görüşlerini dile getiren caninin Yeni Zelanda gibi sakin ve huzurlu bir ülkede, Müslüman topluma karşı böyle bir saldırıya girişmekle neyi hedeflediğini anlamak zor değil. Amaç, dünyayı ayağa kaldırmak, Müslümanları tahrik etmek, bir nevi “Hilal-Haç çatışması”na yol açmak ve böylece Hıristiyan ağırlıklı “beyaz üstünlüğü”nü hakim kılmaktır.
Şimdiye kadar bütün işaretler, Avustralyalı teröristin katliamını planlarken, uluslararası “araçlar”dan yararlandığını gösteriyor.
Bunların başında internet ve sosyal medya geliyor. Manifestodaki görüşlerin kaynaklarından biri de bu araçlardır.
Ayrıca teröristin dış seyahatlerinde, uluslararası network ile temas kurduğu anlaşılıyor.
“Sınır tanımayan terörizm” öylesine karmaşık bir olay iken, bunu dünya çapında önlemenin zorluğu da kendiliğinden ortaya çıkıyor. Bu alanda bazı stratejiler oluşturuldu, birtakım tedbirler de hayata geçirildi. Örneğin devletler arası iş birliği (özellikle istihbarat alanında) sağlandı, silah satışı yasağından sosyal medyanın kontrolüne kadar çeşitli yasa değişiklikleri yapıldı.
Örnek davranış
Terör sorunuyla yeni tanışan Yeni Zelanda, bu tehditle mücadelede çok hızlı bir şekilde önemli adımlar attı. Başbakan Ardern bu olayda sağduyu, cesaret ve liderlik örneği verdi: Müslüman nüfusuyla dayanışma ve şefkatini gösterdi. Yeni Zelanda halkı da aynı duyguları sergiledi, bu ülkede İslam ve yabancı düşmanlığına yer olmadığı mesajını verdi. Bu arada hükümet süratle otomatik silah satışlarını yasakladı. Kısacası, Yeni Zelanda teröre karşı kararlı duruşu ve kucaklayıcı davranışlarıyla, takdir toplayan bir örnek olmayı başardı.
Türkiye’nin rolü
Türkiye bu terör saldırısından hemen sonra ilgisini ve dayanışmasını göstermek için hareket eden ilk ülkelerden biri oldu. Ankara bu vesileyle dikkatleri dünyadaki İslamofobi tehdidine çekmeye çalıştı ve ona göre tedbir alınmasını istedi.
Yakın geçmişte Türkiye, İspanya ile birlikte, BM adına “Medeniyetlerin Buluşması” kampanyasının öncülüğünü yaptı. Amaç, çeşitli din ve kültürlere sahip ülkeleri birbirine yakınlaştırmaktı. Teröristlerin yeni eylemleriyle gündeme getirmeye çalıştığı “Hilal-Haç sürtüşmesi” tehlikesinin tırmandığı şu sırada, bu misyona ve ortak girişimlere ihtiyaç vardır.
Yeni Zelanda’daki olay, teröristin amaçladığı öfke ve düşmanlığı önleyecek ve bu küresel belayı etkisiz hale getirecek yeni bir ortamın oluşturulması için bir fırsat sayılmalıdır.
Ankara böyle yapıcı bir yaklaşım ve üslupla bu yönde aktif bir rol oynayabilir.