Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile önceki gün Moskova’da yaptığı görüşme, resmi ağızların deyişiyle “yapıcı ve yararlı” geçti.
İki lider arasındaki diyalog, Türk-Rus ilişkilerinin hızlı bir ilerlemeyle kısa zamanda hangi noktaya ulaştığının bir göstergesi. Her buluşma, her iki ülke arasındaki ilişkiyi siyasi, askeri, ekonomik ve diğer alanlarda bir adım daha ileriye götürüyor.
Bunda Erdoğan ile Putin’in çabalarının ve aynı zamanda birbirleriyle uyuşan kişisel karakter ve mizaçlarının da büyük payı var kuşkusuz.
Yakın görüşler
Moskova’daki son görüşmede gündemin ana başlığı Suriye idi.
Bu konuda, özellikle Astana sürecinin başlamasından sonra iki ülke arasında hatırı sayılır bir stratejik yakınlık kuruldu. Son Moskova görüşmesinde temel bazı prensiplerde (barışçı çözüm, toprak bütünlüğü, teröristlerle mücadele gibi) tam bir mutabakat sağlandı. Ama bu, Rusya’nın Ankara’nın kendi açısından önemsediği her spesifik konuda ve detayda, örneğin PYD/YPG Fırat’ın doğusundaki durum gibi Türkiye’nin pozisyonuna ve beklentilerine tam bir destek verdiği anlamına gelmez. Nitekim Putin’in Moskova’daki ortak basın toplantısındaki bazı sözleri, ayrıca Dışişleri Bakanı Lavrov ve diğer bazı Rus yetkililerinin beyanları bunu açıkça gösteriyor.
Farklı tutumlar
Putin Moskova’daki açıklamalarında özellikle İdlib’deki durumu öne çıkardı ve Rusya’nın şu anda Suriye meselesinde önceliğinin o bölgedeki terörist faaliyetine derhal son vermek olduğu mesajını verdi. Yani bir bakıma Kremlin için halen Türkiye’nin her şeyin üstünde saydığı Fırat’ın doğusundaki terör tehdidinden çok, Suriye’deki kendi varlığı için de tehdit saydığı İdlib’deki “radikal” unsurların faaliyeti öncelik taşıyor.
Rusya ile geçen eylülde varılan anlaşmaya göre, Türkiye ve Rusya, İdlib’de “çatışmasızlık” düzenini denetleyecekti. Türkiye oradaki askeriyle ve ayrıca “radikal” denilen terörist unsurlarla sağladığı temaslarla, bu unsurları saf dışı etmek için çok çaba harcadı. Putin de bunu kabul ediyor. Ama sonuç alınmaması, terörist faaliyetlerinin devam etmesi Rusları çok rahatsız ediyor. Moskova’nın beklediği Türkiye’nin daha aktif şekilde bunu sağlamasıdır. Çok zor bir misyon ama Türkiye elinden geleni yapacak.
Putin’in açılmasında dikkati çeken diğer bir nokta, prensipte Fırat’ın doğusunda bir güvenli bölge fikrine olumlu bakmakla beraber, buranın Esad rejimine devredilmesinde ısrar etmesidir. Bu son günlerde Lavrov tarafından da dillendirildi. Yani açıkçası Rusya Türkiye’nin tek başına o bölgeye hâkim olmasına karşı.
Rus liderinin satırlar arası diğer önemli bir açıklaması da Kürt gruplarını Esad yönetimiyle uzlaştırmaya çalıştığı konusundadır. Bu da Rusya’nın PYD ile ilgili tutumunu, Ankara’nın kulağına hoş gelmeyen tavrını ortaya koyuyor.
Aslında konuya geniş açıdan bakıldığında, Türkiye ve Rusya ortak görüşlerle iş birliğini başarıyla yürütüyor. Sözü geçen farklılıklar bu iş birliğine engel olmuyor veya olmamasına özen gösteriyor.