İtalya’da geçen pazar günü yapılan parlamento seçimlerinin sonucu, Avrupa’da son zamanlarda görülen önemli bir siyasal trendi pekiştirdi.
Bu trendin özelliği, Avrupa demokrasilerinde merkez ve sol partilerin giderek zayıflaması, buna karşılık popülist ve radikal hareketlerin güçlenmesidir.
Avrupa’nın birçok ülkesinde adeta bir “domino etkisi”yle yayılan bu trend, kimilerine göre halkın beklentilerini artık karşılamayan, köhneleşmiş siyasi düzenin değişmesi için bir umut, kimilerine göre ise siyasi istikrarı, sosyal huzuru ve de ulusal beraberliği tehlikeye sokacak bir kâbus...
Çeşitli Avrupa ülkelerindeki son seçimlerden çıkan sonuçlar bu bağlamda toplumsal kutuplaşmayı da gözlerin önüne seriyor.
‘İttifak’ neye yarar?
İtalya’da sandıktan çıkan tablo, sözünü ettiğimiz trendin tipik bir örneğini açıkça sergiliyor.
“Çizme”de benzer veya birbirine yakın eğilimli partiler, seçimlere “ittifak” kurarak girerler. Bu kez sağcı ve solcu partilerin oluşturduğu rakip iki ana ittifak, hem birbirleriyle hem de nispeten yeni ortaya çıkan popülist bir partiyle yarıştı. “Beş Yıldız” adındaki bu popülist parti tek başına en çok oyu (yüzde 32.6) alarak bu seçimlerin adeta yıldızı oldu. Aralarında aşırı milliyetçi ve muhafazakâr grupların da bulunduğu sağ ittifak yüzde 36 oyla birinci parti olarak ortaya çıktı; buna karşılık son dönemin iktidar partisi sosyalistlerin başını çektiği sol ittifak (sadece yüzde 22 oyla) hezimete uğradı. Ve en önemlisi, bu sonuca göre, hiçbir parti veya ittifak tek başına iktidar olamayacağı için, İtalya gene “yönetilmesi zor” bir ülke olarak, istikrarsız bir döneme giriyor...
Bu vesileyle, seçim öncesinde partiler arasında kurulan “ittifaklar”ın her zaman işe yaramadığı gerçeği de ortaya çıkıyor...
Nereye kadar?
İtalya’da siyaseti kritik noktaya getiren, yani popülizmi ve radikalizmi körükleyen faktörlerin başında yabancı göçü veya mülteci sorunu, ekonomik sıkıntılar, yüksek orandaki işsizlik, sosyal çalkantılar geliyor. Bu şartların halkta yarattığı hoşnutsuzluk ve öfke, ayrıca sol eğilimli partilerin çözüm bulmaktaki yetersizliği, seçmenlere duymak istedikleri çok şey vaat eden popülist ve radikal gruplara daha geniş destek sağlamıştır...
Bu durum sadece İtalya’da değil, son zamanlarda Fransa’dan Almanya’ya, Avusturya’dan Hollanda’ya ve İspanya’ya kadar birçok Avrupa ülkesinde de aynen görüldü. Yerel koşullar farklı da olsa, yukarıda saydığımız ortak özellikler, kıta çapında bir domino etkisi yaptı...
Bu tablo içinde dikkati çeken husus, saydığımız çoğu ülkede popülistlerin sonuçta iktidara gelememiş olmasıdır.
İtalya’daki zorlu koalisyon pazarlıkları da bakalım aynı sonucu verecek mi?..