Türkiye’de NATO üyeliğinin ve AB katılım sürecinin tartışıldığı bir ortamda, Kadir Has Üniversitesi’nin düzenlediği bir kamuoyu araştırmasının sonuçları, halkın bu konularla ilgili eğilimlerine yeni bir ışık tuttu.
İç politika ve ekonominin yanı sıra, dış politika meseleleri üzerinde 26 il merkezinde 11 Aralık 2017 ile 7 Ocak 2018 tarihleri arasında yapılan bu kamuoyu araştırmasından çıkan en ilginç sonuçlardan biri de halkın geniş bir kesiminin NATO ve AB üyeliğine iyi bir gözle baktığıdır.
Son zamanlarda NATO’dan çıkılması yönünde seslerin yükselmesine karşın, bu ittifak ilişkilerinin durdurulmasını isteyenlerin oranı sadece yüzde 11’den, askıya alınması gerektiğini düşünenlerin oranı da yüzde 20’den ibaret. Buna karşılık NATO’ya “devam” diyenler yüzde 59’u buluyor...
AB ile yaşanan krizlere ve onun aleyhindeki beyanlara rağmen, üyeliğe “evet” diyenlerin oranı yüzde 57.8; yani bir yıl önceki orandan (yüzde 45.7) daha yüksek. Bu bağlamda AB ile katılım müzakerelerinin kesilmesini isteyenler yüzde 26, askıya alınmasını destekleyenler yüzde 29, devamdan yana olanlar ise yüzde 43...
***
Araştırmanın dış politika bölümünün diğer önemli bir sonucu da dış tehdit algısıyla ilgili. Ankete katılanların gözünde Türkiye için tehdit oluşturan ülkeler sıralamasında İsrail birinci, ABD ikinci, İngiltere üçüncü, Suriye ise dördüncü durumda... Müttefikler listesinde ise Rusya ABD’nin ve Batılı ülkelerin bir hayli önünde yer alıyor...
Araştırma halkın dış
askeri müdahalelere desteğini şu rakamlarla yansıtıyor: Türk askerinin yabancı bir ülkede bulunmasından yana olanlar yüzde 48, karşı olanlar yüzde 36; sınır ötesi operasyonlara “evet” diyenler yüzde 56.4, “hayır” diyenler ise
yüzde 28.9...
Bu anketin Türk kamuoyunun geniş desteğini kazandığı görülen “Zeytin Dalı” harekâtından önce yapılmış olduğunu hatırlatalım.
Soçi sonrası...
Kavgalı, gürültülü ve kısmi bir boykotla başlamasına rağmen, Soçi’deki Suriye Ulusal Diyalog Kongresi’nin bir Anayasa Komitesi’nin kurulması kararıyla sonuçlanması bir başarı sayılıyor.
Açıkcası, Suriye içindeki ve dışındaki bütün ilgili tarafları bir araya getirilmesi beklenen bu konferans kötü başladı: Türkiye’nin de desteklediği muhalifler ve PYD/YPG dışındaki bir kısım Kürtler, katılmadıkları gibi ABD ve Koalisyon ülkeleri gözlemci bile göndermediler.
Buna rağmen ev sahibi Rusya’nın çabasıyla, yeni anayasayı hazırlayacak 150 kişilik bir komitenin oluşturulması konusunda bir anlaşma sağlandı.
Ne var ki bu komiteye kimlerin gireceği veya giremeyeceği bir uyuşmazlık konusu olarak görünüyor. Gene Rusya’nın gayretiyle bu konuda bir uzlaşmaya varılsa dahi, komite mensupları, Suriye’nin yeni siyasi yapısını şekillendirecek olan anayasa metni üzerinde ne kadar anlaşabilecekler?
Aslında siyasi çözümle ilgili mesele Cenevre sürecinde ele alınacaktı. Dolayısıyla, şu soru akla geliyor: Soçi, Cenevre’ye alternatif bir süreç mi? Yoksa geniş katılımlı Cenevre sürecine gidecek yolun start noktası mı? Bunu zamanla anlayacağız. Şimdilik inisiyatif daha çok Rusya’nın elinde...