Suriye’nin kuzeyinde bir “güvenli bölge”nin kurulması fikri artık gündemde... Ama bunun nasıl gerçekleşeceği, hatta gerçekleşip gerçekleşmeyeceği belli değil.
Bu fikri Türkiye uzun süredir savunuyor. Ankara’nın bu konudaki ısrarı, şimdiye kadar iki sebebe dayanıyordu: Biri, göç dalgasını kısmak, sığınmacıların gene Suriye topraklarında yerleşmelerini sağlamak; diğeri de Türkiye’ye yönelik terör tehdidini uzaklaştırmak...
Ne var ki bu fikir beklenen dış desteği zamanında görmedi. Ancak “Fırat Kalkanı” ile sahada yeni bir fiili durumun ortaya çıkması ve ABD’de Donald Trump’ın iktidara gelmesi sonucunda güvenli bölge fikri yeniden canlandı.
Başkan Trump, selefi Obama’dan farklı bir tavır alarak, yeni yönetimin bu fikri benimsediğini ve bu konu üzerinde çalıştığını ilan etti.
Ancak yeni ABD yönetiminin Suriye’de “güvenli bölge”den neyi kastettiği, diğer ilgili ülkelerin bu konu üzerindeki düşüncelerinin tam olarak ne olduğu belli değil. Bu bakımdan Türkiye’nin projesinin ne ölçüde paylaşıldığı ve bunun aynen gerçekleşme şansının
ne olduğu da bilinmiyor.
Nüfus ve nüfuz
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı projeye göre, güvenli bölge, Menbiç ve Rakka’yı da içine alacak, 4-5 bin kilometrekarelik bir sahayı kapsayacak, burada çoğunluğu Araplardan ve Türkmenlerden oluşan yerli halk için yerleşkeler kurulacak, bölgenin güvenliği için bir “milli güç” oluşacak, ayrıca uçuş yasağı uygulanacak.
Yeni şekliyle bu güvenli bölge projesinin önemli bazı unsurları var.
Bunlardan biri, bölgeye yerleştirilecek nüfusun daha çok Arap ve Türkmen kökenli olmasıdır. Böylece Türk sınırına yakın bölgede Türkiye’ye zarar vermeyecek bir nüfus yer almış olacak. Bu bağlamda bazı analistler güvenli bölgeye “sorunsuz bölge” -yani Türkiye’ye sorun yaratmayacak bölge- diyorlar.
Bu bölge IŞİD’den arınmış olacağı gibi, PYD/YPG’den de arınmış olacak. Fırat’ın batısında bir “Kürt koridoru”nun kurulması önlenmiş olacak. Bölge bu bakımdan Türkiye’nin kontrolü ve nüfuzu altında kalabilecek.
Güven ve güvenlik
Tabii bu projenin gerçekleşmesi, meseleyle ilgili büyük aktörlerin bunu desteklemesine ve aynı zamanda Rakka’nın da kurtarılmasına bağlı. Şu anda ikisinin de nasıl olacağı meçhul.
Cumhurbaşkanı ele geçirilmesi “an meselesi” dediği El Bab’dan sonraki hedef olarak Menbiç ve Rakka’yı gösterdi. Ama böylesine kapsamlı bir harekât için koalisyonun aktif katkısının şart olduğunu ve başkalarının da ellerini taşın altına koyması gerektiğini vurguladı.
Bu işbirliği ve dayanışma sağlanmadığı sürece “güvenli bölge”, daha çok konuşulan bir proje olarak gündemde kalacaktır.