Fransa’da sandıktan çıkan sonuç, anketlerin öngördüğü gibi oldu. Seçimlerin ilk turuna katılan 11 adaydan merkezdeki bağımsız Emmanuel Macron ile aşırı sağcı Ulusal Cephe lideri Marine Le Pen’in galip çıkmaları sürpriz yaratmadı.
Şimdi 7 Mayıs’ta yapılacak olan ikinci turun heyecanı yaşanıyor. Çeşitli partilerin aldığı pozisyonlar da dikkate alınarak öne sürülen tahminler, 39 yaşındaki Macron’un finalde rakibini yenip Fransa tarihinin en genç cumhurbaşkanı olacağı yönünde.
İlk turun sonuçları, Fransız siyasi hayatında çok önemli bazı değişikliklerin yer aldığını ortaya koydu. Bunları şöyle özetleyebiliriz:
1- Bu seçimlerde ilk kez, siyasete hâkim olan biri merkez-sağ, diğeri merkez-sol olmak üzere iki ana parti saf dışı kaldı. Yani seçmenler iki partiye karşı hoşnutsuzluklarıyla birlikte, “kurulu düzen”den bıkkınlıklarını da gösterdiler.
2- Bu seçimler Fransa’da Sosyalist Parti’nin çöküşünü gözlerin önüne serdi. Son dönemde Cumhurbaşkanı François Hollande’ın sosyalist iktidarının özellikle ekonomik ve sosyal politikaları halkı büyük düş kırıklığına uğrattı. Fransız solu parçalandı. Benoit Hamon’un başkanlığındaki Sosyalist Parti oyların sadece yüzde 7’sini alabildi. Jean Luc Melenchon’un liderliğindeki radikal sol parti de dördüncü parti durumuna düştü. François Fillon’un merkez-sağ Cumhuriyetçi Parti’si ise üçüncü oldu ama finale kalamadı.
Hem sol, hem sağ...
3- Kendisini “ne solcu, ne sağcı” diye tanımlayan Macron’un oyların yüzde 23.7’sini alarak birinciliği kazanması, Fransız siyasetinde yeni bir trendi ortaya koydu. Aslında kendisini merkezde konumlayan Macron “hem sağ, hem sol” eğilimli politikaları savunuyor. Farklı görüşlere sahip
bu genç politikacı, birçok Fransız’ın
yeni umudu olarak görünüyor.
4- Marine Le Pen’in oyların yüzde 21.5’ini alarak finale kalması Fransa’da aşırı sağcı, ırkçı trend’in güçlenmesinin bir göstergesi...
Uçlar örtüşüyor!
5- Aşırı sağda Le Pen, aşırı solda Melenchon’un temel dış meselelerde görüşleri örtüşüyor. Örneğin, ikisi de AB’ye karşı. Bu, Fransız halkının önemli bir kesiminin eğilimini gösteriyor.
Seçimlerin ortaya koyduğu genel tablo uçlara veya aşırılara rağbetin arttığı işaretini veriyor. Böyle bir ortamda bu gidişatı frenlemek, ancak Macron’un cumhurbaşkanı seçilmesiyle mümkün olabilir.
Ne var ki Macron’un bir partisi ve düzenli bir siyasi tabanı henüz yok. Haziran ayında yapılacak Meclis seçimlerinin nasıl bir sonuç vereceği belli değil. Cumhurbaşkanı olarak kendisine ters düşen partilerin ağır bastığı bir meclisle birlikte çalışmakta çok zorlanabilir.
Hâsılı, Fransa’da siyaset eskisinden farklı, yeni bir döneme girmek üzeredir.