Bu hafta Türk dış politikasının yeni yönelimini gösteren üç olaya sahne oluyor.
Bunlardan birincisi, “Türk Akımı” adı verilen ortak Türk-Rus doğal gaz boru hattının ilk bölümünün tamamlanması münasebetiyle dün İstanbul’da düzenlenen törendir.
İkincisi, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun bugün Washington’da Amerikalı mevkidaşı Pompeo ile yapacağı geniş kapsamlı görüşmedir.
Üçüncüsü ise, AB’nin üst düzey yöneticilerinin önümüzdeki perşembe günü Ankara’yı ziyaretleri ve Türk yetkilileriyle Türkiye-AB ilişkileri üzerindeki temaslarıdır.
Birkaç gün arayla gerçekleşmekte olan bu üç olay, Türk dış politikasının “çok yönlü” karakterini sergiliyor.
Birer kelimeyle özetlersek, Rusya ile ilişkilerdeki yönelimi “ilerleme”, AB ile “normalleşme”, ABD ile de “onarma” diye nitelendirebiliriz.
Bu da şu anda dış ilişkilerin hangi ülkelerle, ne seviyede olduğunu iyice ortaya koyuyor.
Hangisi ‘stratejik’?
“Türk Akımı” töreni Türk-Rus ilişkilerinin kısa hızlı ilerleyişiyle ulaştığı noktayı gösteren son örnektir. Törene Putin’in gelmesi ve bu vesileyle Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Suriye başta olmak üzere çeşitli meseleleri görüşmesi ilişkilerin artık gerçekten stratejik ortaklık boyutu kazandığını gösteriyor.
Erdoğan ve Putin birbiriyle en sık buluşan, her vesileyle birbirini arayıp danışan iki lider. İki ülke arasındaki iş birliği enerjiden ticarete sadece ikili bazda değil, bölgesel ve küresel düzeyde gelişiyor. “Türk Akımı”nın Türkiye üzerinden Avrupa’ya kadar uzanan boyutu bunun canlı bir örneği...
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun bugün Washington’da yapacağı görüşmelerin gündemi, hızla ilerleyen Türk-Rus ilişkileri karşısında Türkiye-ABD ilişkilerinin “onarım”a muhtaç olduğunu gösteriyor.
Aslında son haftalarda bu yönde bazı gelişmeler oldu: Pastör Brunson’ın serbest bırakılmasından sonraki gelişmeler, Türkiye’nin İran ambargosunun dışında tutulması ve son günlerde Trump’ın Erdoğan’a iltifatkâr davranması havada nispi bir yumuşama yarattı.
Ancak Ankara ile Washington’un arasını açan YPG’yi destekten FETÖ sorununa, S-400’ler ve F-35’lerle ilgili uyuşmazlıklardan Ortadoğu politikalarına kadar, birçok meselede ciddi anlaşmazlıklar var. Çıkar çelişkilerinden kaynaklanan bu anlaşmazlıkların çözümünü gidermek büyük bir “onarım” gerektiriyor. ABD ile “stratejik ortaklık” artık geçmişte (veya lafta) kalan bir terim.
Nereden nereye?
Avrupa Birliği’nin üst düzey yöneticilerinin bu hafta Ankara’ya gelmesi Türkiye-AB ilişkilerinde bir “normalleşme”nin işaretini veriyor. Daha açıkçası, son iki yılda tırmanan gerginlikten sonra şimdi iki taraf da yapıcı bir diyalogla yakınlaşmak iradesini ortaya koyuyor.
Tabii halledilmesi gereken sorunlar var: Gümrük Birliği’nin güncelleştirilmesi, vize kolaylığının sağlanması, katılım müzakerelerinin yeniden başlatılması gibi... Bu arada Türkiye’nin de tekrar ev ödevine dönmesi ve standartlarını yükseltmesi gerekiyor.