Türkiye’nin 24 Haziran seçimlerinden sonra girdiği yeni dönemin başında, bazı müttefikleriyle son zamanlarda bozulan ilişkilerini normalle-ştirmeye çalıştığı görülüyor.
Son günlerde biri Hollanda, diğeri Almanya olmak üzere, iki önemli Avrupa ülkesiyle bu yönde atılan adımlar, bu çabanın açık bir işareti...
Bu gelişme yeni dönemle birlikte gerek Türkiye’nin, gerekse Batılı müttefiklerin, ilişkileri geren krizleri geride bırakma arzusunu ve iradesini paylaştıklarını ortaya koyuyor.
Hollanda’dan başlayalım. Bu dört yüz yıllık dost ülke ile ilişkilerin bozulmasının nedeni Mart 2017’de Hollanda’nın, Anayasa Referandumu propagandası yapmak için bu ülkeye gitmek isteyen Türk bakanlara izin vermemesidir. Dönemin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya’nın bu karara meydan okuyarak Hollanda’ya karayolundan girmesi, Hollanda makamlarının buna polisiye tedbirlerle karşılık vermesi olayın büyümesine yol açtı. Karşılıklı restleşme, Bakan’ın ülkeden zorla çıkarılması, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Hollanda yönetimini faşist diye nitelendirmesi, büyükelçilerin geri çağrılmasına ve ilişkilerin dondurulmasına kadar gitti...
Yarardan çok zarar...
Aslında olayın yarattığı kızgınlığa rağmen, ilişkilerin bu şekilde bozulmasının iki tarafın da yararına olmadığı gerek Ankara’da, gerekse Lahey’de kısa zamanda fark edildi. Türkiye açısından Hollanda’nın Türkiye ile ticarette, yatırımlarda ve turizmde çok önemli bir yerinin olduğu malum...
Dolayısıyla, gerilimin yatışmasıyla birlikte diplomatik ve ekonomik bağların yeniden canlandırılması için bir fırsat kollanıyordu.
Bu fırsat Türk siyasetinin yeni bir döneme girmesiyle ortaya çıktı. Bu arada NATO Zirvesi iki ülkenin Dışişleri bakanlarının buluşması fırsatını da yarattı. Sonuçta iki taraf büyükelçilerin görevlerine dönmesi ve Hollandalı Bakan Stef Blok’un yakında Ankara’yı ziyaretiyle yeni bir sürecin başlatılması konusunda anlaştı.
Yeni ayar
Bu olaydan bazı dersler çıkarmakta yarar vardır. Bunlardan biri uluslararası ilişkilerde fevri ve tepkisel davranışlardan mümkün olduğu kadar uzak durmak gerektiğidir. Karşılıklı restleşmeye ve dikleşmeye rağmen, bağların kopmasının yaratabileceği zararlar soğukkanlılıkla düşünülmelidir. Kriz işaretleri görüldüğünde diplomasiyi devreye sokmak ve krizin büyümesini önlemek önemlidir...
Dış politikadaki normalleşme gayretinin diğer bir işareti de Almanya’dan geldi. Alman hükümeti Türkiye’ye karşı daha önce uygulamaya koyduğu ihracat kredileri garantisiyle ilgili yaptırımları sonlandırma yönünde bir adım attı, ayrıca turizmle ilgili caydırıcı tutumunu yumuşattı.
Bunlar da Berlin’in Ankara’ya karşı duruşunda yeni bir ayar yapmak ihtiyacını duyduğunu gösteriyor. Ayrıca bu, Türkiye’nin dış itibarını ve kredibilitesini yükseltecek bir gelişme sayılabilir.