Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinin 100. yıl dönümü münasebetiyle önceki gün Paris’te düzenlenen etkinliklerden çıkan esas mesaj, Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un konuşmasında ifade ettiği şu iki veciz sözcükle özetlenebilir: Bir daha asla...
Yani bir daha böyle bir savaş çıkmasın, milyonlarca insan ölmesin, hayat kalabilenler de acı çekmesin...
Dünyanın çeşitli yerlerinden gelen 72 ülke liderlerinin katıldığı Paris’teki bu etkinlik, sembolik bir anma töreninin ötesinde, geçmişe ilişkin bir vicdan muhasebesi, geleceğe yönelik de bir ders çıkarma, fikir üretme ve tartışma vesilesi oldu. Macron’un girişimiyle anma töreninden hemen sonra düzenlenen 3 günlük “Dünya Forumu” olaya siyasal ve felsefi bir boyut katmış oldu.
Peki, bir yüzyıl önceki düşmanları şimdi dostane bir hava içinde bir araya getiren bu etkinliklerde konuşulanlar “Bir daha asla” sözcüklerinin gerçekleşmesine yardımcı olacak mı? Paris’teki bu olağanüstü zirve, “Evet, tarih bir tekerrürden ibarettir”, ancak “Ders alınan tekerrür eder mi? sorusunu gündeme getirmiş oluyor...
Benzer nedenler...
Tarihte ilk kez beş kıtanın katıldığı Birinci Dünya Savaşı’nın nedenleri konusunda her dilde binlerce kitap, on binlerce makale yazıldı.
Tarihçiler çeşitli nedenleri hâlâ tartışıyorlar. Pazar günü Paris’te etkinlikler sürerken, uzmanlar bu nedenleri dünya televizyonlarında değerlendirdiler.
Toplam 19 milyon askerin ve bir o kadar sivilin ölümüne, milyonlarca kişinin yaralanmasına veya sakat kalmasına, milyonlarca çocuğunu yetim, milyonlarca kadının da dul kalmasına yol açan bu savaş sonuçta nedenler listesindeki faktörleri ortadan kaldırdı mı? Bu savaşın sona ermesinden 20 yıl sonra, benzer nedenler İkinci Dünya Savaşı’na yol açtı. Bu kez zayiat ve yıkım, birinci savaşın boyutlarını kat kat aştı.
İntikam, kin, nefret gibi duygular, üstün askeri güçle toprak ve kaynak kazanma hırsı bu sebeplerin başında geliyor.
Farklı sonuçlar
Bu ve buna benzer nedenler oldukça, 3. Dünya Savaşı önlenebilir mi?
Buna kesin bir “evet” veya “hayır” demek çok zor.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, özellikle soğuk savaş döneminde, yeni bir dünya savaşının eşiğine gelindiği anlar oldu. Bunun önlenebilmesini sağlayan birkaç faktör var. Bunlardan biri, “nükleer denge’nin” sağladığı caydırıcılıktır. Belli ki nükleer bir savaşın yol açacağı büyük felaket, en gözü pek liderleri dahi frenliyor.
Her iki dünya savaşı da Avrupa’dan çıktı ve sonra küresel boyutları aldı. Şimdi Avrupa özellikle AB gibi kolektif kurumlarıyla barış ve dostluk içinde yaşamayı yeğliyor. Alman-Fransız beraberliği anlamlı bir örnek...
Buna karşılık, olumsuz faktörler de var. Aşırı milliyetçilik yükseliyor, terör yayılıyor, yer yer bölgesel savaşlar, zaman zaman büyük devletler arasında gerginlikler yaşanıyor.
“Kaza sonucu savaş” riskleri yok değil.
Keşke bu konuda güçlü bir inançla ve güvenle “Bir daha asla” diyebilsek...