Türk kamuoyunda Batı’nın adeta sistematik şekilde Türkiye’nin ulusal davalarına ilişkin görüşlerine ve beklentilerine hep karşı çıktığı yönünde yaygın bir kanı var.
Son olarak, Çekya’nın PYD’nin eski eş başkanı Salih Müslim’in iadesi konusunda Ankara’nın talebini reddedip onu serbest bırakması, bu algıyı pekiştiren olaylar zincirinin yeni bir halkasını oluşturdu.
Bu vesileyle yapılan yorumlarda Batı’nın Türkiye’nin önemsediği her konuda ona karşı tavır aldığı, bunun da Batılıların Türkiye’yi kendilerinden saymadıkları ve onu sevmedikleri, hatta dışlamaya çalıştıkları yönündeki tezler tekrarlandı.
Bu bağlamda bazı sorular sorularak konunun daha yakından analiz edilmesi gerekiyor: Batı Türkiye’ye karşı neden böyle davranıyor? Batı derken kimler kastediliyor? Bu tür davranışları gösteren sadece Batılılar mıdır?
Çatlak sesler
Konuyu incelerken, “toptancı” bir yaklaşımla genelleme yapmamakta fayda var. Batı denilen topluluk homojen, tek sesli bir blok değil. Hele Avrupa coğrafyasındaki ülkelerin farklı politikaları ve duruşları var. Bu bir...
İkincisi: Batı’dan gelen çatlak sesler çoğu zaman popülist politikacılardan, bir kısım medyadan, kamuoyunun belirli kesimlerinden kaynaklanıyor. Bazı hallerde devletin tavrı, yani resmi politika farklı oluyor. Bunun örnekleri çoktur.
Üçüncüsü: Türkiye’nin önemsediği meselelerde, görüş ve beklentilerine karşı çıkan (Batılılar dışında Rusya’dan Arap dünyasına ve Latin Amerika’ya kadar) daha başka ülkeler de var. Bunun da örnekleri az değildir...
Dolayısıyla, Türkiye’yi düş kırıklığına uğratan ve kızdıran dış davranışları, tek tek, kendi özerklikleri çerçevesinde ele alıp değerlendirmek -yani toptancı veya ezberci bir yaklaşımla
işin kolayına gitmemek-
çok daha doğru olur...
Temel faktörler
Aslında Batı’nın (ve zaman zaman uluslararası camianın diğer kesimlerinin) Türkiye’nin istek ve görüşlerine karşı çıkmasında bazı temel faktörlerin rol oynadığı bilinen bir gerçektir.
Bunların başında çıkar sürtüşmeleri geliyor. Buna kültür ve zihniyet farkını, meselelere bakıştaki ayrılıkları ve özellikle eskiden beri var olan önyargıları ve yanlış algıları eklemek gerek...
Yıllar boyunca Kıbrıs meselesinden Ermeni soykırımı iddialarına, son zamanlarda da çeşitli alanlarda kendini gösteren terör tehdidinden insan hakları konusuna kadar birçok meselede özellikle birtakım Batı ülkeleriyle yaşanan krizlerin temelinde bu faktörler yer alıyor.
Bu analizi yaparken, “Bizi zaten sevmiyorlar” veya “Esasen bize karşı niyetleri kötü” gibi kolaycı, ezberci yaklaşımları bir yana bırakıp, son zamanlarda bu tür olumsuz davranışlarla karşılaşılmasının nedenlerini objektif bir şekilde sorgulamakta ve gerektiğinde öz eleştiri yapmakta yarar vardır.
Bu bağlamda neler yapılması veya yapılmaması gerektiğini daha detaylı biçimde bir başka yazıda ele alacağız.