Suriye meselesinde Türkiye, Rusya ve İran’ın bir araya gelmeleri ve Astana sürecini başlatmaları, belirli noktalarda çıkarlarının örtüşmesi sayesinde mümkün olmuştur.
Aslında meselenin daha başında Rusya ile İran, Suriye’deki ayaklanmaya karşı topyekûn bir savaş açan Esad rejimine aktif destek vermekte birleştiler. O aşamada Türkiye, Beşar Esad’a karşı sert bir tavır almış ve ABD önderliğinde kurulan koalisyonda yer almıştı.
Zamanla olayların aldığı seyir ve özellikle ABD’nin desteğiyle PYD/YPG’nin ortaya çıkışı, Ankara ile Washington’u karşı karşıya getirdi. Türkiye için ulusal güvenlik kaygıları, Suriye stratejisinin esas önceliği oldu.
Bir dizi gelişme Türkiye’yi ABD’den uzaklaştırırken Suriye meselesinde Rusya ile yakınlaştırdı. Türkiye “Fırat Kalkanı” ve ardından “Zeytin Dalı” operasyonlarına girişirken, Rusya’nın aktif desteğini kazandı. Oluşan bu yeni ortam, Erdoğan-Putin diyaloğunun bir stratejik ortaklığa yol açmasını sağladı. İki taraf Suriye ile ilgili pozisyonlarının ve amaçlarının geniş ölçüde örtüştüğünü tespit ettiler. Ve işte bu noktadan hareket ederek, İran’ın da katılımıyla Astana sürecini başlattılar...
Temel ilkeler
Üç ülkenin ortak çalışmaları 7 yıllık savaşın sona ermesi ve siyasi bir çözümün bulunması için yeni bir umut yarattı. Çözüm için “Astana ruhu” temel sayılmaya başladı...
Geçen cuma gerçekleşen Tahran Zirvesi’nden çıkan deklarasyon, bu “ruh”un belli başlı esaslarını öne çıkardı: Suriye’nin toprak bütünlüğü, bağımsızlık, egemenlik ilkelerinin benimsenmesi gibi... Çatışmaların sona erdirilmesi ve müzakere yoluyla siyasi bir çözümün sağlanması gibi... Terörle mücadelede ortak bir cephenin kurulması gibi... Ülkeden kaçanların veya yerlerinde olanların evlerine dönmelerinin mümkün kılınması gibi...
Bunlar gerçekten önemli ilkeler ve hedefler. Ne var ki telaffuz edilen sözcükler, her zaman herkes için aynı anlamı taşımıyor ya da herkesi aynı şekilde bağlamıyor. Yani bazen aynı şeyi söyleyenler farklı şeyler kastediyor veya amaçlıyor...
Şeytan ayrıntıda
Tahran Zirvesi’ndeki tartışmalar, bu farklılığın bir örneğini gözlerin önüne serdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İdlib’de ateşkes için Putin’in yaptığı itiraz ve sahada Rusya ve Suriye güçlerinin saldırıları sürdürmesi, Astana ilkeleri veya “ruhu” ile ilgili görüşlerin ve duruşların pratikte farklı olduğunu ortaya koydu.
Rusya’ya ve Esad rejimine göre girişilen operasyonların hedefi “terörü ortadan kaldırmak”tır. Ama sonuçta bu savaşı kızıştırıyor ve “barışçı çözüm” amacına ters düşüyor...
“Astana ruhu”nun diğer temel ilkeleri konusunda da benzer kafa karışıklığı oluyor. Toprak bütünlüğü, egemenlik, bağımsızlık gibi kavramlar prensipte genel kabul görüyor, ama pratikteki davranışlar herkesin bu ilkelere, kendi çıkarlarına göre farklı bir anlam yüklediğini gösteriyor.
Hâsılı, “Astana ruhu” tartışmaları, diplomaside sıkça tekrarlanan “Şeytan ayrıntıdadır” sözünü hatırlatıyor!