Almanya ile son günlerde patlak veren krizin nedenini, iki Türk Bakan’ın Almanya’daki Türklere referandum vesilesiyle hitap etmesine imkân verilmemesi olayının ötesinde, daha derin anlaşmazlıklarda aramak lazım.
Kuşkusuz iki Bakan’ın konuşmasına eften püften bahanelerle engel konması, Ankara’nın buna dostluğa sığmayan bir davranış olarak bakıp tepki göstermesi için yeterli bir neden.
Aslında bu tutum, iddia edildiği gibi sadece bazı yerel makamların işi olduğu kabul edilse dahi, iki ülke arasındaki ilişkilerin geldiği kritik noktayı gösteriyor. Basit görünen veya öyle gösterilmek istenen bir olay bile, mevcut uyuşmazlıkların yol açtığı şüphelerden ve güvensizlikten beslenip kolayca bir krize dönüşebiliyor...
Bilinen neden
Bu son olay üzerine gerginliğin hızla tırmanmasında iki faktörün payı var.
Birincisi, iki ülke arasında (özellikle Türkiye tarafında daha çok hissedilen) temel uyuşmazlıklarla ilgili.
Ankara öteden beri eski müttefiki Almanya’nın Türkiye’yi çok yakından ilgilendiren ve etkileyen PKK ve FETÖ meselelerindeki tutumundan şikâyetçidir. Hükümet Türkiye’nin güvenliği açısından hayati önem verdiği bu iki konuda Almanya’nın bu tür faaliyetlere girişen gruplara göz yumduğu, hatta destek verdiği kanısındadır ve bununla ilgili dosyaları da Berlin’e iletmiş durumdadır.
Alman makamlarının beklenen tedbirleri almaması ve meseleyi daha çok insan hak ve özgürlükleri platformuna çekmesi Ankara’da büyük hayal kırıklığı ve güvensizlik -ve de bunun ötesinde öfke- yaratmıştır.
Bu tepki, son olayda gerginliğin hızla tırmanmasına yol açan ikinci faktörle ilgili.
Ankara’nın iki Bakan’a konan engele gösterdiği tepki gerçekten çok sert oldu, bu konuda en üst düzeyde yapılan konuşmalar ağır ifadeler taşıdı. Bu da Alman politikacılarının ve medyasının da sert karşılık vermesine yol açtı.
Beklenen sonuç
Aslında gerek Türk, gerekse Alman yöneticileri ve sorumlu çevreler dostane ilişkilerin ve sıkı işbirliğinin iki ülkenin de yararına olduğunu, iki tarafın da birbirine ihtiyacının bulunduğunu biliyorlar.
Evet, arada ciddi anlaşmazlıklar ve Türk tarafının haklı şikâyetleri ve beklentileri var. Bu sorunlar sık sık kriz ve gerginlik potansiyeli oluşturuyor. Bu durum ancak diplomasiyle, konuşarak, empati yaratarak halledilebilir.
Bu da, sadece öfkeli ve agresif bir tepki göstermekle olmuyor. Önemli olan, haklılığı kanıtlayan sağlam argümanları ortaya koymak ve ilişkileri zedelemeden istenen sonucu elde etmektir.
Bugün Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Alman mevkidaşıyla buluşacak olması, bu yönde bir adım atılacağı umudunu veriyor.