Beyrut burnumuzun dibi. Hatay’la arası, Ankara- İstanbul arasından yakın. Uzak diye bir yer de yok zaten.
Beyrut’a bombalar düşerken içten içe sorduğumuz sorunun yanıtını, Cumhurbaşkanı Erdoğan TBMM kürsüsünden verdi: “Sıra bize gelecek!”
Elbette ki Cumhurbaşkanı bu uyarıyı halkı korkutmak için yapmıyor, “iç cephe”de safları sıkılaştırmak, cepheyi genişletmek istiyor.
“Düşman yaklaşırken birbirimizi yemenin alemi yok” diyor, “harici bedhahları biliyoruz, dahili bedhahları açık edelim” diyor.
Özgür Özel’in dış politikada CHP’yi “Türkiye partisi” olarak konumlaması ve iç siyasetteki sorumlu tutumu, Bahçeli’nin DEM’le tokalaşması, İsrail konulu kapalı oturumda Milli Savunma ve Dışişleri Bakanlarının bilgilendirecek olması, ülkede birlik ve beraberlik için önemli adımlar.
Osmanlı’nın yıkılışı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bugüne, dostu az, düşmanı çok bir ülkeyiz. Normal. Kenarda köşede değiliz ki, dünyanın tam da göbeğindeyiz.
Böylesi bir durumda bombalar altındaki Beyrut, “nereye gidelim ne yiyelim, ne içelim” çılgınlığına sürüklenmiş toplumumuza, unuttuğumuz pek çok bilgiyi hatırlatıyor;
Bir, küreselcilerin “ulus devletler öldü” savının çöktüğünü, ulus olmanın ve ulus devlet bilincinin öneminin her geçen gün arttığını,
İki, Atatürk’ün “Türklük üst kimliği”ni oluşturma çabasının etnik nedenlere değil, coğrafi, sosyal, ekonomik, rasyonel nedenlere dayandığını,
Üç, Atatürk’ün “Yurtta ve dünyada barış”ın altını çizmesinin önemini,
Dört, “millet” olmanın asıl gücümüz olduğunu,
Beş, ülke yönetiminde güçlü ve vizyoner liderliğin önemini,
Altı, bugünü ve geleceği okuyabilen kurmay ekibin hayatiliğini,
Yedi, benzerliklerimizin, farklılıklarımızdan önemli olduğunu,
Sekiz, mülteci hareketliliğine sadece iyilik kavramı üzerinden bakılamayacağını,
Dokuz, “Milli Savunma” ve “Milli Eğitim”in vazgeçilmezliğini,
On, din ve mezhep üzerinden siyaset yapılmasının tehlikelerini.
Kısaca, unuttuklarımızı Beyrut bize hatırlattı, dileyelim ki gereklerini de yapabilelim.
Gündeme dair notlar
Eski ve yeni yöntemlerin savaşı: İsrail’in Gazze’deki katliamlarının yıldönümünde süreci okuyunca, üzerine İran dini lideri Hamaney’in açıklamalarına bakınca yeni iletişim ve savaş yöntemleriyle, eskimiş, şaşırtmayan yöntemlerin çatışması açıkça görülüyor.
Kan donduran cinayetler: Ülke gündemindeki korkunç cinayet ve şiddet olayları çözmemiz gereken dört meseleye işaret ediyor;
Bir: Uyuşturucu ticareti. İki: Bireysel silahlanma. Üç: Psikiyatrik politikaların eksikliği. Dört: Suçu sabit olanın önce içeri alınıp, sonra salınması.
CHP Genel Başkanı Özel’in “ezberlerin dışına çıkması”: Özel, TBMM açılışında Cumhurbaşkanı gelince ayağa kalkmaktan, MHP Genel Başkanı Bahçeli’ye “Önemli olan saygıda, sevgide eksiklik göstermemek” cevabının olgunluğuna kadar özgüvenli bir duruş sergiliyor.
Bir de CHP’deki dahili bedhahları temizlemeyi başarır, cevval yönetici tavrından, liderlik iletişimine geçebilirse siyasi ömrü uzun olur.
AKLIMDA KALAN
Gençler isteyerek göçmüyor gerçeği: Nitelikli gençlerin yurt dışına gitmek istemesi, geleceklerini orada görmeleri en büyük sorunlarımızdan. Son yapılan bir araştırmanın verilerine göre Mühendislik, Tıp, Sosyal Bilimler gibi alanlarda okuyan gençlerin, çalışmak istedikleri kurumlar sıralamasında ilk üç, Koç Holding, Aselsan, Baykar gibi ülkemizin kurumları. Bu veriyi doğru okumak, gençlerin yurt dışına isteyerek gitmediklerini anlamak gerekiyor. Kimse yurdunu gönüllü terk etmez zaten. Onlara kalmaları için fırsat sunamıyoruz, sorun burada. Sadece devlet değil, özel sektör de bu konuya yeterince kafa yormuyor. Aynı araştırma, çalışma ortamında liyakate önem verilmemesinin de gençleri ülkeden uzaklaştırdığını söylüyor. Çok üzücü. Hep birlikte bu sorunlara çözümler bulmayı öncelemek zorundayız.