Bugün okullar açılıyor ya,
Yayınlarda, kaldırılacak TEOG’dan söz edilecek en çok. (Sınav odaklı bir ülkede Pisa’yı geçtim, üniversite sınavında fizik, kimya, matematik testlerinde ortalama doğru cevap sayısı yüzde 20 bile değil.)
Servis ve servisçilerin durumunu, sonra karanlık nedeniyle ders başlama ve bitirme saatlerini konuşacağız. (Çocuğun okula sağ salim gidip dönmesinin, okulda öğrendiklerinden daha önemli olduğu bir ülke olduk biz.)
Mikrofon uzatılan yetkililer diyecek ki, “Hedef, gelecek yıl okul öncesi eğitimi mecburi hale getirmek ve tam gün ders sistemine geçmek.” (Bunu başarabilmek için derslik sayısı yetersiz Türkiye’de, o yüzden sınıfta kalma fiilen kalktı. Araştırmalara göre okul öncesi eğitim almış bir çocuğun IQ’su 12 yaşına geldiğinde okul öncesi eğitim almamış çocuktan 5 puan daha yüksek oluyor ama bizde lise 4 yıla çıktı, okul öncesi eğitim başlayamadı.)
Haber kanallarında trafik durumu yayınları yapılacak tüm gün. (Hangi okulda, hangi branştan kaç öğretmen eksiği olduğunu açıklamayacak Milli Eğitim Bakanlığı. Trafik polislerinin öğretmenlerden daha önemli olduğu gün okulların açılış günü.)
Eğitimin siyaseti olmaz, o yüzden adının başında Milli Eğitim Bakanlığı yazıyor diyecek birileri. (Gerçekte, eğitim sendikaları bile eğitimi bırakan, tek dertleri lehte ya da aleyhte siyaset yapmak olan kurumlar haline geldi.)
Hayat şartları nedeniyle bir sürü anne-baba, çocuğun kırtasiye, servis ve üniforma masraflarını, okulu, öğretmeni ve göreceği derslerden daha fazla konuştu ve konuşacak bu hafta.)
Hepimiz doğal olarak en çok kendi çocuğumuzu seviyor ve düşünüyoruz ama yetmiyor işte. Eğer diğer çocukların da aldıkları eğitime dikkat etmezsek, yarınlar hem bizim hem de çocuklarımız için çok daha zor olacak.
Bizi bağışlayın çocuklar, önem sırasını kavrayamadık biz bir türlü...
DAEŞ Türkiye’de radyo kurmaya mı çalışıyor?
Radyolara teknik hizmet veren Türkiye’nin bilindik şirketlerinden birinin sahibi, bilmediği bir numaradan telefonla arandı geçen hafta. Arayan kişi, Özgür Suriye Ordusu adına aradığını, Hatay, Kırıkhan’da bir ev kiraladıklarını, bu ev için tam bir stüdyo donanımı, 1 Kilowatt verici ve 2’li anten sistemi alarak yayınlarını Azez ve Afrin’e ulaştırmak istediklerini söyler.
Yayının ulaşması istenen bölgeler Özgür Suriye Ordusu’nun denetiminde olan bölgelerdir ama bir soru şirket sahibinin kafasını kurcalar.
Güvenlik gerekçesiyle
adını yazmadığım, Marma-ra’daki büyük bir ilden Suriye’ye yayın yapmak üzere bir radyo kuruldu.
Bu radyo, yayınlarını internet üzerinden Suriye sınırındaki vericiye, oradan da Suriye’de istenen bölgelere ulaştırıyor.
Üstelik referansları ve çalışma biçimleri gösteriyor ki, bu radyo ne yaptığı bilinen bir radyo. Peki o zaman diğeri ne?
Şirket sahibi durumdan hoşlanmaz, bir yerde kuvvetli bir propaganda radyosu varsa, ikinci radyo mutlaka karşı propaganda için kuruluyordur diye düşünür ve söz konusu kişilerle çalışmaktan vazgeçer.
Son günlerde gerek Hatay gerekse Kilis hattından Suriye’ye yönelik yapılan bir sürü korsan radyonun bilgisi geliyor.
RTÜK, hangi vericiden, kim, ne yayını yapıyor, bir baksa hiç fena olmayacak...