Türkiye, bugüne kadar İngiltere’ye milli takım düzeyinde sadece tek bir gol atabildi, tek bir maçta sahadan beraberlikle ayrıldı. O maç, Mart 1959’da, Bulgaristan’da düzenlenen Avrupa Gençler Şampiyonası maçıydı ve 1-1 bitti. Gayet iyi biliyorum zira Genç Milli Takım kadrosunda yer alanlardan biri babamdı.
Çok baktığım o fotoğraf karesinden bir Sabri Dino’yu hatırlıyorum, bir de golü atan Selim Soydan’ı. Beşiktaş genç takımından gelip, Fenerbahçe’ye gitmiş bir isimdir kendisi ve döneminin iyi futbolcuları arasında sayılır. Ama tüm popülerliğine rağmen onu Hülya Koçyiğit’in eşi olarak tanır bir sürü insan.
Önceki gün akciğer kanseri nedeniyle ABD’de bir operasyon geçirdi Koçyiğit. Ameliyata girmeden önce de herkesten kendisi için dua etmesini istedi. Gelen ilk bilgiler ameliyatın iyi geçtiği yolunda, umarım sonrası da çok iyi geçer. Türkiye’de sinemaya giden herkesin bir teşekkür borcu olduğu nadir sanatçılardan biridir...
Teşekkürler Sayın Başkan
YÖK Başkanı Yekta Saraç’tan hakkı olmadan siren ve çakar kullanan rektörlere karşı devreye girmesini rica etmiştim geçtiğimiz cuma. Resmi tatil olmasına rağmen çok erken saatte bir telefon geldi YÖK’ten. Konuşmanın özeti şu: Başkan da bu durumdan son derece rahatsız ve rahatsızlığını da zaman zaman dile getiriyor.
Makamının sağladığı avantajları kendisi kullanmaktan imtina eden biri olarak da ilk toplantıda konuyu bir kez daha gündeme getirecek. Rektör hocaların anlaması gereken şey şu, bilmem ne odası başkanı ya da bilmem ne meclisi üyesi arabasına siren ya da çakar takıp nüfuz ticareti yapabilir. Onlar kendilerine yakıştırıyor olabilirler ama adları bilimle anılması gereken, hepsi alanında uzman isimlere yakışmıyor bu tavır. Üstelik rektör hocaların örnek olmak gibi bir sorumlulukları da var.
Doğrudur, sosyete bağırmaz
Fenerbahçe-Olympiakos Final Four final maçını anlatan Murat Kosova’nın mikrofon açık olduğu bir anda söylediği “Sosyete bağırmıyor” sözü çok konuşuldu. O zaman biraz nostalji yapalım birlikte. Eskiden tüm basketbol karşılaşmaları Spor ve Sergi Sarayı’nda oynanırdı.
İTÜ, Eczacıbaşı, Tofaş gibi takımların çok iddialı , Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş’ın daha alt seviyelerde olduğu yıllardı.
Salona öğle saatlerinde gider, arka arkaya, bir sürü maçı seyretme şansımız olurdu.
O yıllarda, Fenerbahçe maçlarında pota arkasındaki tribünlerden birinin adı sosyete tribünüydü. Ve sosyete tribünü fazla bağırmadığı için her zaman eleştirilir, sık sık ‘sosyete uyuma’ sloganları atılırdı.
Murat Kosova o yılları hatırlar mı bilmiyorum ama kurduğu cümle, yaşı 40’ın üzerindeki bir sürü insana o günleri hatırlatmıştır. Zaman zaman kaloriferleri yanmayan, oyuncuların aşağı katta seyirciler büfeden alışveriş yaparken aralarında ısınmak zorunda kaldığı bir salondu
Spor ve Sergi Sarayı. Ama tüm bu zor şartlara rağmen, Efe-Aytek-Erman-Necdet-Mehmet-Necati gibi isimlerden oluşan Milli Takım, o salondan Balkan Şampiyonu olarak çıkmayı başarmıştı.
Acıların çocuğu ikinci versiyon
Emrah ve oğlu arasında medya üzerinden devam eden polemik yeterince sıkıcı. Ancak işin en kötü tarafı, yeni yeni ortaya çıkmaya başladı. “Baba, beni de sev, kucağına al, ben de baba sevgisine hasretim” mesajlarının ardında meğer bir ev talebi varmış. Emrah oğluna ev verir ya da vermez, bilemem, kendi bileceği iş. Ama bir yanda Emrah’ın ünlendiği ‘Acıların Çocuğu’ filmindeki gibi sevgi replikleri, diğer yanda maddi talepler. Aşk meselesini yeterince maddiyata bağlı hale getirmiştik, şimdi baba-oğul ilişkisi de aynı hale geldi.
Bir sürü yerde Aslı Enver’in ‘Kavak Yelleri’ yıllarındaki fotoğrafları paylaşılıp duruluyor. Oyuncunun fiziksel değişiminden çok televizyondaki değişimini konuşmamız lazım aslında. ‘Kavak Yelleri’, bir yaz-gençlik dizisi olarak 2007’de başlamış ama çok başarılı olduğu için sezonlar boyu devam etmiş bir işti. Bugün, ‘Adı Efsane’ dışında neredeyse tek bir gençlik dizisi kalmadı.
Projenin müziğini yapan Pinhani’nin şarkıları bugün hâlâ radyolarda çalmaya devam ediyor. ‘Ezel’in jenerik müziği, çoğumuzun aklındadır. Peki bugün şarkıları listelere giren, jenerik müziği aklımıza çakılı kaç dizi var? Televizyonlar diziden geçilmez oldu, bölüm başı maliyetleriyse neredeyse 10’a katlandı ama sonuç bu.
Aslı Enver, ‘Kavak Yelleri’nde biraz şımarık, biraz sorunlu ergen kızı Mine rolünü başarıyla oynamıştı, üzerine koyarak devam ediyor. “Peki ya dizilerimiz ve televizyonculuk anlayışımız, üzerine koyarak mı gidiyor?” derseniz, maalesef hayır...