İsmet İnönü, CHP Genel Başkanı olarak tam 7 genel seçim gördü.
Şaibeli 1946 seçimleri ve koalisyon kurduğu, 1961 seçimleri haricinde, sandıktan hiç birinci parti olarak çıkamadı.
Bülent Ecevit, CHP Genel Başkanı olarak, 2 genel seçim yaşadı, ikisinde de sandıktan birinci parti çıktı.
Deniz Baykal, koltukta oturduğu dönemde 4 genel seçim gördü, birinde baraj altında kaldı, en yüksek oy oranı yüzde 20.88 oldu.
Kemal Kılıçdaroğlu,4 genel seçim gördü,en yüksek oy oranını yüzde 25.98 ile girdiği ilk seçimlerde aldı, bir daha hiç aynı oyu alamadı.
Bu tablo sadece CHP’lileri değil iktidarı ve diğer partileri de yakından ilgilendiriyor aslında.
Ecevit’in demokrasilerde iktidar değil, muhalefet krizinden endişe edilmesi gerektiğini söyledi her zaman.
Bülent Ecevit’e göre, muhalefet krizi yaşandığında,iktidar değişimi için, demokrasi dışı yollara sapanların sayısı çoğalıyor.
Dolar 5 lira sınırını aştığında, AK Parti oy kaybedecek diye sevinç çığlıkları atanlar, aslında CHP’nin kendi ürettiği politikalarla iktidar olamayacağını düşünen insanlar değil mi?
Sadece bu örnek bile, Türkiye’de demokrasinin güçlenmesi için, iktidara alternatif olabilecek bir CHP’ye ihtiyaç olduğunu gösteriyor. Kemal Kılıçdaroğlu o adam değil, Muharrem İnce olabilir mi derseniz, hiç emin değilim doğrusu.
Yine de Erdal İnönü’nün, Baykal’ın SHP’de egemen olma çabası karşısında 3 yılda 3 genel kurula gittiği, Ecevit’in yüzde 41,38 oy aldığı 1977 seçimlerinden sonra yine Baykal yüzünden iki kere genel kurula gittiğini unutmamak lazım.
Kendi delegesinden kaçan bir ana muhalefet partisi genel başkanı, Türkiye için bir rejim sorunudur.
ATANAN BAKAN, SEÇİLEN BAKAN FARKI...
Milli Eğitim Bakanlığı’nda neler olup bittiğini takip ediyor musunuz?
Bugüne kadar, yapılan hataların bedelini ödeyen bürokrat hiç görmemiştik.
Görevden alınan ya da başka yerlere kaydırılan olmuştu ama hiç hatalarla ilişkilendirilmeden yapılmıştı bu değişiklikler.
Tüm bu saydıklarım seçilmiş bakanlar döneminde yaşandı.
Şu an seçilmiş değil atanmış bir Milli Eğitim Bakanı var Türkiye’de.
Liselere yerleştirme sürecinde yaşanan sıkıntının faturasını hemen kesen, görevden almakla kalmayan bir de üzerine soruşturma açtıran bir Milli Eğitim Bakanı iş başında.
Hata yapanın yanına kar kalmamasını, hatanın bir bedeli olduğunu görmeyi,nasıl da özlemişiz...
Demek ki fark, atanan ya da seçilmiş olmakta değil, sorunları bilmek ve üzerine gitmekteymiş...
BİLİM Mİ ÖNEMLİ KİRA MI?
Çok uzun zamandır okulların açıldığı gün tüm Türkiye İstanbul’un trafik durumunu izler, okur, haber olarak.
Şu önlemler alındı, toplu taşıma bedava haberleri yanında trafik içinden anons yapan muhabirler.
Eğitim ve öğretim yılı başlarında İstanbul trafiği konuşan Türkiye bu sene kendisini aştı.
Üniversite sınav sonuçları açıklanınca bir sürü yerde hangi ilde hangi ilçede ev kiraları kaç lira haberleri yapıldı.
Bravo bize, üniversitelerin bilimsel sıralaması, öğretim görevlisi kadrosu falan önemli değil ev kiraları önemli, öyle mi?
Uluslararası Öğrendi Değerlendirme Programı, PISA, sonuçları açıklanınca, “Ah eğitim, vah eğitim” diyen de biziz, okulların durumu yerine trafiği, üniversiteleri bilim üretmek yerine ev kirası fiyatları üzerinden anlatan da...
Haksızlık ediyoruz çocuklarımıza, hem de fena halde...