“Bir Liderin Çocukluğu”nun yönetmeni Brady Corbet, ikinci filmi “Vox Lux”da Natalie Portman’ın canlandırdığı pop yıldızının çıkış hikayesini şiddet kültürüyle birleştiriyor
Brady Corbet, aktörlükten yönetmenliğe geçişi iddialı bir yönetmen oldu: 2015 yılında Venedik Film Festivali’nde gösterilen “Bir Liderin Çocukluğu”, ona ödüller ve ünlü yönetmen Jonathan Demme’den “Günümüzün Orson Welles’i” övgüsünü kazandırdı. Corbet, bu ilk filminde geçen yıl hayatını kaybeden usta müzisyen Scott Walker’ın güçlü müzikleri eşliğinde 1. Dünya Savaşı sonrasında faşist bir liderin çocukluğunu, ne yaptığını çok iyi bildiği sahnelerden oluşan birkaç bölümle gösteriyordu. Corbet’in çıkış filmi, entelektüel bir yaratıcının gelişini müjdeliyordu.
Geçen yıl Venedik Film Festivali’nde ana yarışmada yer alan ikinci filmi “Vox Lux” da “Bir Liderin Çocukluğu” gibi bir portre sunuyor: 21. yüzyıldan bir portre alt başlığıyla sunulan özne bir pop star, Celeste. Celeste, 1999 yılında bir okul katliamından sağ kurtulur ve kurbanlar için yazdığı şarkıyla bir anda şöhreti yakalar. 14 yaşında ilk albümünü yaparken 11 Eylül saldırısı yaşanır. Celeste’le 31 yaşında Natalie Portman’ın canlandırdığı haliyle yeniden karşılaştığımızda ise skandallarla anılan, dönüş albümünün büyük konserine hazırlanan Britney Spears veya Lady Gaga gibi markalaşmış bir pop yıldızıdır. Basınla buluşmasının arifesinde onun bir müzik videosunda kullanılan maskeleri giymiş saldırganlar Hırvatistan’da bir sahilde katliam yapar. Corbet, bir kez daha Scott Walker’ın senfonik müzikleri eşliğinde üç parçalı bir anlatımla popüler kültüre dair sert bir eleştiri sunuyor. Okul katliamı, 11 Eylül ve kumsaldaki katliam eşliğinde ABD’deki şiddet ile popüler kültürün benzer şekillerde seyirlik haline dönüştüklerini söylüyor; birbirlerini besleyip beslemedikleri üzerine kafa yoruyor. Portman, Celeste’in yetişkinliğini bilerek ve filme uygun bir şekilde karikatürize ederken Jude Law, Celeste’in menajeri rolünde başarılı bir performans sergiliyor. “Vox Lux”, akışındaki kopukluklar ve bazen kendisini fazla ciddiye almasıyla kusursuz bir film değil. Ancak bu, Corbet’in birbirlerini tamamlayan ilk iki filmiyle anlatıma kafa yoruyor ve entelektüel soruları çekinmeden dile getiriyor. İlk iki filmiyle çağımızın liderlik ve milyonları sürükleme mekanizmasının karakter özellikleriyle ilgili çalışan Corbet, en heyecan verici genç yönetmenler arasında.
Sistemin baş edemediği çocuk
Bu yıl Berlin Film Festivali’nde yarışan ve yenilikçi anlatımlara sunulan Alfred Bauer Ödülü’nü kazanan “System Crasher / Oyunbozan”, Alman yönetmen Nora Fingscheidt’ın ilk uzun metrajlı filmi. Fingscheidt, filmin merkezine 9 yaşındaki kız çocuğu Benni’yi alıyor. Benni, öfke sorunlu, kontrol etmenin imkansız olduğu bir çocuk. Annesiyle yaşaması mümkün olmayan Benni, sosyal yardım kurumları, danışmanlar, barınma evleri arasında sürüklenip duruyor. Almanya’nın bu yılki Oscar adayı olan “Oyunbozan”, sosyal çözümsüzlüğü sistemi suçlamadan gösterirken Benni’nin karakteri gibi durmak bilmeyen dinamik bir yönetmenlik sunuyor. Çocuk oyuncu Helena Zengel’in Benni’deki performansı filmin omurgasını oluşturuyor. “Oyunbozan”, isyankar kız çocukları üzerine ender rastlanan başarıda bir portre.