Nil Kural

Nil Kural

nil.kural@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bu yıl Cannes’dan Altın Palmiye’yle dönen Bong Joon Ho imzalı Güney Kore yapımı “Parazit / Gisaengchung”, sınıf ve gelir eşitsizliğini işleyen büyüleyici bir ana akım sinema örneği

“Parazit / GIsaengchung”

Yön.: Bong Joon Ho Oyn.: Kang-ho Song (Kim Ki-taek), Yeo-jeong Jo (Park Yeon-kyo), So-dam Park (Kim Ki-jung), Woo-sik Choi (Kim Ki-woo)
Sen.: Han Jin Won, Bong Joon Ho
Gör.: Kyung-pyo Hong Müz.: Jaeil Jung

Altın Palmiyeli yıldız film



Cinayet Günlüğü” ve “Yaratık”ın da aralarında olduğu filmlerin yönetmeni Bong Joon Ho, çok üst seviyede bir ana akım hikaye anlatımıyla sol siyasi görüşü birleştirmeyi başaran biricik bir yönetmen. Ona bu yıl Cannes Film Festivali’nden büyük ödül Altın Palmiye’yi kazandıran ve dünyada da azımsanmayacak bir gişe başarısı elde eden “Parazit / Gisaengchung” de gelir eşitsizliği ve sınıf farkına odaklanan bir yapım olarak önceki filmlerinin çizgisini sürdürüyor.
Filmin merkezinde bodrum katında çok fakir bir hayat süren iki çocuklu Ki-taek ailesi var. Ailenin oğlu Kim Ki-woo, zengin bir ailenin yanında İngilizce öğretmeni olarak iş buluyor. Çeşitli planlarla aile fertleri teker teker zengin ailenin yanında işe giriyor.

Bong Joon Ho, izleyicinin sempatisini kendisi gibi Ki-taek ailesinin yanında tutuyor. Zeki ve hayatta kalma konusunda becerikli aileyi gösterirken komediden drama türler arasında dikişsiz geçişler yapıyor. Yönetmenlik açısından büyüleyici ve güçlü oyuncu performanslarına sahip film, izledikten yıllar sonra bile akılda kalmayı sürdürecek sahnelere sahip. Joon Ho, filminde politik açıdan ezilen sınıfın dinamiklerinin ve gelir eşitsizliğinin altını kalın çizgilerle çiziyor. Sol siyasi görüş, bu kadar geniş kitlelere erişen ve sinema diliyle anlatım açısından başyapıt düzeyinde seyreden bir filme uzun süredir sahip değildi. Filmin dünyanın her yerinde elde ettiği gişe başarısı da Joon Ho’nun dünyanın isyan eden ruh halini yakaladığını ve bunu izleyici dostu bir filme dönüştürdüğünü kanıtlıyor.

Gelecek kadınların elinde

Bilim kurgunun ünlü serisi “Terminatör”, altıncı ve yeni film “Terminatör: Kara Kader / Terminator: Dark Fate”le köklerine dönüyor. Serinin yaratıcısı James Cameron’ın yapımcı ve öykünün yazarı olarak dahil olduğu projeyle “Terminator 2: Judgment Day”in (1991) devamı niteliğinde bir film izliyoruz ve “filmi” 1990’lara geri sarıyoruz. Nitekim ilk iki filmin kadrosunda Linda Hamilton ve Arnold Schwarzenegger’in başrollerde yer aldığı filmle bir kökenlere dönüş söz konusu.

Altın Palmiyeli yıldız film



Film, kıyameti engellemiş Sarah Connor’ın oğlu John Connor’ı koruyamadığı bir sahneyle açılıyor. Gelecekten gelen üstün özelliklerle donanmış Grace, Meksikalı genç kadın Dani Ramos’u peşindeki gelişmiş insan görümündeki robottan korumaya çalışıyor. Ekibe Sarah Connor da dahil oluyor. “Deadpool”un yönetmeni Tim Miller’ın imzasını taşıyan “Terminatör: Kara Kader / Terminator: Dark Fate”, serinin ilk iki filminin görsel tercihlerine yakın bir film. Ancak asıl farklılık #metoo hareketinin ardından gönülsüz bir değişime giren metinde. Kadınların annelik vasıflarıyla değil, güçleriyle ön plana çıktığı, ABD’nin azınlıklarının yanında duran bu ana akım aksiyon, metin açısından yeni döneme ve değişime göz kırpıyor. James Cameron’dan da beklendiği üzere Donald Trump Amerikası’nda tercihini liberal politikaların yanında kullanıyor. Dolayısıyla hem metin açısından sağlam bir yerde duran hem aksiyonuyla göz açtırmayan hem de ilk iki filmin sevilen karakterlerini geri döndüren yapısıyla izleyicilerin kalbini kazanan film, serinin aradaki üç halkasının yarattığı hayal kırıklıklarını silip süpürüyor.