Ortadoğu’da kaos sürüyor. Her ne kadar gündemi Suriye, Irak, Yemen, Libya işgal ediyor gibi görünse de liste dışındaki diğer ülkelerde de işler pek yolunda gitmiyor. Birçok ülkenin iç siyasetinde belirsizlikler artıyor. Ekonomik sorunlar derinleşiyor. Güvenlik konuları sınırları aşarken, bölge dışı devletleri de içine alacak biçimde genişliyor. Tıpkı, gerilimin her geçen gün arttığı ABD-İran ilişkilerinde olduğu gibi.
Trump, kendisinden önceki başkan Obama’nın giderayak, “başarı” olarak ilan ettiği İran Nükleer Anlaşması’nın eksik olduğu iddiasını sürdürüyor. Eksikliklerin giderilmesi için verdiği süre 12 Mayıs’ta doluyor. Muhtemelen bu tarihten itibaren İran’a uygulanacak yeni yaptırımlar daha detaylı tartışılacak.
Trump, hamlesine destek bulmak için AB liderlerini ikna etmeye çalışıyor. Nitekim Fransız Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un ziyaretinde öncelikli konulardan biri İran’dı. Fransa, açıklamalarıyla, anlaşmanın çökmesini istemediğini belli etti. Ancak bunun Trump’ı kararından vazgeçirmeye yetmeyeceği açık.
Obama’nın Nükleer Anlaşma’yı ABD iç hukukunun etrafından dolanarak yürürlüğe sokması Trump’a koz vermiş görünüyor. Müzakere sonuçlarının BM Güvenlik Konseyi’nin onayından geçerek meşruiyet kazanması ABD iç hukukunda gri bir alan yarattı. Trump ve ekibi bunun bir “uluslararası anlaşma” olmadığını, Senato’da onaylanmadığını, zayıf ve eksik taraflarının bulunduğunu sürekli gündeme taşıyor.
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Bayram Sinkaya, yola çıkılırken anlaşmanın İran’ı rahatlatacağı ve Ortadoğu’daki faaliyetlerinin azalacağının umut edildiğini ifade ediyor. Tam tersine, yerel gelişmelere ve bölgesel politikalara bağlı olarak gerek Suriye, gerekse Yemen, Irak ve Libya’da İran’ın faaliyetlerinde gözle görülür biçimde artış oldu. Bu tablo anlaşmanın işe yaramadığı tezini savunanların işini kolaylaştırmış görünüyor.
Diğer tartışma konusu, anlaşmanın İran’ın balistik füze programlarını kapsayıp kapsamadığı hususundaki belirsizlikler. İran, bu konunun anlaşma dışında kaldığını savunurken, ABD tarafı bunun anlaşmanın parçası olduğu tezini savunuyor. Tartışmalar devam ederken, Suudi Arabistan’ın Yemen’den ateşlenen İran yapımı füzelerin hedefi olması, İsrail’in benzer güvenlik kaygıları taşıması, atma vasıtalarının varlığının nükleer silahlardaki stratejik önemi, sorunu yeniden gündeme taşırken, Trump’ın tezini güçlendiriyor.
İran anlaşmanın gözden geçirilmesi teklifini asla kabul etmeyeceğini ilan etti. Bu durum, bir yandan “uluslararası anlaşmaların” güvenirliğini tartışmaya açarak Kuzey Kore gibi ülkelerle müzakereleri zorlaştırabilir. Öte yandan, İran-ABD gerilimi, gerek Ortadoğu’da, gerekse ABD-AB ilişkilerinde gündemin öncelikli konusu olacak gibi görünüyor. Rusya ise gelişmeleri “ellerini ovuşturarak” izleyecektir. Dahası, İran geleneksel asimetrik cevaplarını, uzanabildiği her yerde, Yemen, Irak, Suriye, Lübnan ve Libya’da vermeye çalışacaktır.