ABD ile Türkiye arasında yönetmesi/çözülmesi gereken bir dizi sorun bulunuyor. Listenin başında yer alan ABD’nin PYD ile ilişkisi üzerinde durmayı hak ediyor. Söz konusu ilişki ve gelişmeler, Türkiye’nin kırk yıllık PKK terör örgütüyle mücadelesini farklı bir zemine taşıma potansiyeline sahip. Çünkü gerek coğrafya, gerek oluşan askeri kapasite, gerek lojistik, gerekse diplomatik alanda muhataplık düzeyi bu düşünceyi destekliyor.
ABD’nin, Fırat’ın doğusunda inşa ettiği/ettirdiği yapının birbiriyle çelişen, karmaşık ve farklı rollerinin olduğu aşikâr. Dahası, ABD yönetimi içinde de politika farklılıklarının olduğu ortada. Böylesine zorlu bir ortamda ABD yönetimi sorunu bugüne kadar gerek içeride gerekse dışarıda, “suhuletle” yönetmeyi becerebildi.
ABD, Ankara’yı merkeze koyan yaklaşımında, PKK/PYD ile Türkiye arasındaki sorulara “çatışmanın önlenmesi” perspektifinden yaklaştı. Bu yaklaşım orta vadede “kalıcı barışın” ilk aşamasını ve zeminini oluşturacak. Ardından da Suriye iç savaşının sona erdirilmesine yönelik müzakerelerde, PKK/PYD ABD’yi masaya taşıyacak “endemik” aktör rolü oynayacaktır. Bunun sonunda da PKK/PYD, yeni Suriye yönetiminin paydaşı haline gelecektir. Paydaş PKK/PYD, İran, Rusya ve Türkiye’nin Esad politikalarına “şerh” düşebilen, aynı zamanda İsrail’in Suriye içindeki “görünmez eli” konumuna yükselecektir.
Öte yandan, PKK/PYD’nin İran politikalarında göreceli bir rol üstlenmesi istenmektedir. Kontrol ettiği topraklarla İran’ın çevrelenmesi politikasına katkı sunarken, ideolojik, siyasi ve askeri bariyer oluşturması da hedeflen-mektedir.
Ancak tarihi tecrübeler, PKK benzeri terör örgütlerinin devletlerle iş birliği yapabileceğini, fakat her şeyi ortaklarının gündem ve yol haritalarıyla belirlemeyeceklerini söylüyor. Çünkü kapasite olarak zayıf, sürekli tehdit altında ve tedirgin olan örgüt, bölgesel gelişmeleri, zamanı ve imkânları güçlü “müttefikinden” farklı okuyacaktır. Bu noktada PKK, ABD’nin Suriye’de izlediği politikalara kendi bağlamında yaklaşacaktır.
ABD’nin Türkiye ile PKK/PYD arasında tesis etmeye çalıştığı ve başarıyla yürüttüğü “çatışmanın önlenmesi” yaklaşımı elbette örgüt penceresinden farklı görülecektir. Örgüt, Suriye’de sessiz kalsa da diğer bölgelerde aktif olacaktır. Türkiye’nin Fırat’ın doğusundaki gelişmeleri daha en başta, “sınır güvenliği” olarak masaya getirmesi ABD için rahatlatıcı olmuştur. ABD bu söylemdeki açığı görerek, Türkiye’nin güvenlik kaygılarını geçmişten, siyasi bütünlükten ve içerikten kopartmıştır. Hızla “beş kilometre derinlikte bir arazi şeridi” ile çözülecek güvenlik sorununa indirgemiştir. Dahası, konuyu kısa metrajlı hale getirmiştir.
PKK’nın Suriye konusundaki sessizlik hali onun yeni fırsatları gördüğü anlamına gelmektedir. Öyle ki Suriye’de hâkim olacak sessizlik, kuvvet tasarrufunu, geliştirilmiş teknik kapasiteyi kullanma imkânını ve propagandayı Irak sınırından Türkiye’ye, oradan Batılı başkentlere kadar geniş bir yelpazede iş yapmayı cazip hale getirmektedir.