Putin’in Suriye’de savaşan generalleri ABD’li meslektaşlarına göre daha şanslılar. Çünkü liderlerinin siyasi hedefi, tartışmaya yer vermeyecek kadar açık ve net. Rusya’nın, Akdeniz’de ve Ortadoğu’da çıkarlarını korumaya imkân verecek, işbirliğine hazır, Batı’dan kopmuş, zayıf bir hükümet eliyle Suriye’yi yönetecek bir aktörü iktidarda tutmak. Bu sayede deniz ve hava üslerinde on yıllar boyunca kalıcı olmak.
Rus generaller Putin’in işaret ettiği siyasi amacın hangi askeri hedefler elde edildiğinde başarılacağını doğru tespit ettiler. En büyük şansları ise askeri hedeflerin çoğunlukla konvansiyonel karakterde olması, otoriteyi tesis etmeye yönelik toprak işgali ve haliyle “fiziki” olmasıydı.
Hibrit karakterli bir dizi işi başardılar. Konvansiyonel savaştaymış gibi Esad’a acilen lazım olan coğrafi mekân temizliğini yaptılar. Ayaklanmayı bastırmada ev sahibi ülkenin başkentini güvenlik altına aldılar. İsyancıların dış desteğini minimize ettiler. Psikolojik üstünlüğü sağladılar. Bu gün savaşın gidişatını etkileyecek stratejik hedeflerin pek çoğunu elde etmiş görünüyorlar. Zaten kitaba göre bu aşamada bile “Rusya” savaşı kazanmış “sayılabilir”.
Rusya açısından Suriye iç savaşında askeri durum haritasına bakınca, politik hedefi tehdit edecek ölçekte olmasa da “düşmanın” bazı bölgelerde hâlâ tutunduğu görülüyor. Bu kofullar, kendi küçük askeri, siyasi, sosyal, ekonomik, kriminal eko sistemlerde varlıklarını sürdürüyorlar. İdlib de bunlardan biri. Bu bağlamda Rusya’nın Suriye iç savaşındaki pozisyonunu doğru tahlil etmek, bize “İdlib’i” doğru yere konumlandırma imkânı verebilir.
Türkiye birkaç gündür İdlib’e odaklandı. Coğrafyası, büyüklüğü, nüfusu, silahlı unsurların ölçeği, savaşanların ideolojik bölünmüşlüğüyle İdlib Rusya, Esad rejimi ve İran için stratejik ölçekte bir sorun olmasa da Türkiye için önemli bir hedef. Nitekim açıklamalara göre Suriye’nin geleceğinin konuşulacağı platformlarda İdlib’de olmak önemli bir koz.
Hükümet, çatışmasızlık bölgeleri inşa etmeyi hedeflediklerini söylüyor. Çatışmasızlık bölgeleri, azalan çatışmaların yaratacağı olumlu iklimle taraflar arası güven tesis edilebileceğini ve sorunların masada görüşülerek çözülebileceğini öngörür. Teoride genel şablon bu. Ancak İdlib’de tablo biraz daha farklı.
İdlib’de tek bir silahlı grup faaliyet göstermiyor ve gruplar arası rekabet yüksek. Üstelik Heyeti Tahriri Şam gibi, birçok ülkenin terör örgütü listesinde yer alan örgütler var. Askeri konvoyların yola çıktığı bu süreçte, Türkiye’nin üstesinden gelmesi gereken farklı karakterde bir dizi sorun var. ÖSO ile rejim arasındaki çatışmayı önlemek. İdlib’deki gruplar arasında gerilim ve çatışmaya mani olmak. Askerlerinin güvenliğini sağlamak. Sivillere koruma ve insani yardım. Son olarak, El Kaide ile bağlantılı örgütlerle konuştuğunda “Teröristlerle işbirliği yapıyor” suçlamasına maruz kalmamak. Bunlar başarılabilirse, Rusya için operatif seviyedeki sorunlar için kurulan masada konuşma aşamasına geçilecek demektir.