Geçen hafta Rus Hava Kuvvetle-ri’ne ait bir Su 25 jet uçağı, İdlib’de, karadan havaya omuzdan atılan (MANPADS) füzeyle düşürüldü. Aslında Suriye’de benzer hadiseler daha önce de yaşandı. Bunu farklı kılan ise savaşın geldiği aşamada, ABD ve Rusya’nın bölge rekabetinde değişen tutumlarına işaret edip etmediğiydi.
Rusya, uçağın omuzdan atılan füzeyle düşürülmesini merkeze koyarak, füzeyi tedarik edenlerin, kullanan grupların peşine düştü. Anlaşılan, Putin uçağın düşürülmesini münferit bir olay olarak görmüyor. Suriye’de etkin olan sponsorların politik hedeflerini, stratejilerini değiştirmiş olmalarından şüpheleniyor. Bu tepkinin geri planında Putin ve Rusya’nın 1979-1989 Afganistan travması olduğunu söylemek abartılı olmaz.
Putin, üniversite mezuniyetinin ardından, 1975’te Sovyet İstihbarat Örgütü KGB’ye girdi. Sovyetler Birliği’nin yıkıldığı 1991’de, istihbarat teşkilatından yarbay rütbesiyle ayrıldı. Meslek hayatı boyunca yaşadığı en trajik en travmatik olaylardan birinin Sovyetler’in Afganistan yenilgisi olduğu açık. Rakip ABD istihbaratı CIA, Rusya’ya KGB’ye büyük bir utanç yaşatmıştı. Nitekim Rusya bu savaşta yaklaşık 15 bin askerini kaybetti ve 35 bin yaralısı vardı. Hatta bazı tarihçiler/Sovyetologlar, rejimin yıkılışında Afganistan savaşına özel bir yer verirler.
Sovyetler’in Afganistan’ı işgal sürecinde askeri başarısızlığın travmaya dönüşmesinde Kızıl Ordu’nun kaybettiği helikopter ve uçak sayısının fazlalığı önemli bir yer tutar. Kızıl Ordu on yıllık süreçte 333 helikopterini ve 118 jet uçağını kaybetti. Sovyet işgaline direnen mücahitler bunu ABD’nin verdiği omuzdan atılan füzelere (Stinger’lara) borçluydu.
Mücahitler sadece Stinger yardımı almadılar. Arap-İsrail savaşlarında (1967-1973) İsrail ordusunun Mısır, Suriye ve Irak ordularından ele geçirdiği Sovyet yapımı silah ve mühimmat Afganistan’a taşındı. Söz konusu malzeme ve silahların İsrail’e parasını ödeyen ise Suudi Arabistan’dı.
Bu gün Suriye’de mücadelenin ağırlık noktası, yerel gruplardan Rusya-ABD eksenine kaymış görünüyor. Her iki taraf da kendi elini güçlendirecek, oyunun gidişatını değiştirecek politik, askeri araçları, ittifakları sisteme sokarken, karşı tarafın hamlelerini zayıflatmaya çalışıyor.
Rusya, Afganistan’da Stinger benzeri, “omuzdan atılan füzelerin”, muharebe sahasındaki oyun değiştirici rolünün farkında. Füzeler, askerlerin havadan taşınmasını riskli hale getirip, yollara mahkûm edince ve askerler hava desteğinden yoksun kalınca neler olduğunu her general bilir. Tıpkı, Saddam’ın dağılan ordusunun, 2003 sonrasında Irak’ta aynı füzelerle ABD’nin yüzden fazla helikopterini düşürmesi ve ardından yaşananlar gibi. Aynı füzelerin sivil uçuşları tehdit edebileceği, ilaveten tanksavar füzelerinin etkisini, sivil amaçlı İHA’ların kullanım biçimi de işe eklenince, neden Rusya’nın omuzdan atılan füzelerin peşine düştüğü daha iyi anlaşılıyor. Ruslar Afganistan’ı, ABD ise Vietnam ve Irak’ı hatırlıyor olmalı. Geri kalanlara gelince, kitabın orta yerinden biraz tarih çalışmaları faydalı olabilir.