Seçimi kazanacak cumhur-başkanı ve parlamento üyelerinin işi zor. Bu kanaat, sadece iç sorunlar ve zora giren ekonomiden oluşmuyor. Daha çok, dengelerin değiştiği, normların, kuralların ihlal edildiği yeni bir küresel düzenin doğumuna tanıklık ettiğimiz fikrine dayanıyor.
Düzen değişikliğinin bir yanında Çin var. Öte yanında ise ABD. Eski rolünü terk ederken, yeni rolünün ne olduğuna bir türlü karar veremeyen, kuralları yok sayan, kabadayı davranışlar içindeki ABD.
Türkiye için zor olan şu: Tespih gibi dizilmiş sorunlu ülkelerle komşu olan ve yeni düzenin kuruluş sancılarının en fazla hissedildiği bir bölgede yer almak. Pakistan’la başlayan kırılgan ve sorunlu kuşak, Akdeniz’e kadar uzanıyor. Afganistan, İran, Irak, Suriye, Lübnan, Filistin ve İsrail kuşağın diğer parçaları. Bölge büyük güç rekabeti, iç savaş, hırslı küçük gruplar, gerilimler, çatışmalar ve ideolojik farklılıklar nedeniyle domino taşı gibi devrilmeye müsait.
Trump yönetiminin dışladığı, Çin’in el atmaya devam ettiği Pakistan kuşağın başlangıcı. Afganistan’ın tüm sorunlarıyla iç içe, politik olarak kırılgan, kalabalık, nükleer bir güçten söz ediyoruz.
Afganistan zincirin ikinci zayıf halkasını oluşturuyor. Harcanan trilyon dolarlara, aradan geçen on yedi yıla rağmen Taliban ve DAEŞ her geçen gün etkinliğini, fiziki kontrolünü artırıyor. Veriler bu gidişle ABD ve müttefiklerinin Afganistan’da en başa dönmelerinin sürpriz olmayacağını söylüyor.
İki ülkenin komşusu İran da birkaç koldan şimşekleri üzerine çekmeye devam ediyor. Bir yandan Suudi Arabistan ile gerilim yaşarken, bir yandan da ABD’nin çekildiği nükleer anlaşmanın tetikleyeceği yeni siyasi, ekonomik ve güvenlik sorunlarıyla baş etmeye çalışıyor. Ancak bölgedeki nüfuz yarışından da vazgeçmiyor.
Irak zincirin bir diğer kırılgan/kopuk halkası. Politik, askeri, insani, ekonomik krizlerle boğuşuyor. Seçim, sorun çözmekten çok, yeni krizleri, güç mücadelelerini ve tartışmaları tetiklemiş görünüyor. Öte yandan, Irak’ın tarihi, kültürel, sosyal ve coğrafi devamı sayılabilecek Suriye’de de iç savaş tüm hızıyla sürüyor.
Yeni seçimden çıkan Lübnan’da, her ne kadar sessizlik hâkim olsa da bunun fırtına öncesi sessizlik olduğuna dair ortak bir kanaat var. Zincir Akdeniz’de Filistin’le son bulurken, ABD’nin büyükelçiliğini Kudüs’e taşıması ateşi yeniden alevlendirdi.
Her ne kadar kuşağı “devletler” üzerinden anlamaya/anlatmaya çalışsak da devlet dışı aktörlerin çokluğu, etkisi dikkat çekici. Aşırı nüfus baskısı, ekonomik sorunlar, eğitimsizlik, yetersiz liderler, yolsuzluk, çözüm üretemeyen siyasal sistemler, adam kayırma ve şiddet, bölgenin ortak sorunu. Buna bir de ABD’nin sarsak, külhani tutumu eklenince, işler daha da karmaşık hale geliyor.
Herkes gibi, Türkiye’nin de işinin zor olduğu ortada. Evet, baklaları iyice zayıflayan bölgede, zinciri/komşularımızı değiştirme imkânımız yok. İyi haber, önümüzdeki ay, belirsizliklerle dolu yangın mahallinden bizi en az hasarla uzaklaştıracak itfaiyecileri seçeceğimizi biliyor olmamız.